Vebu olay üstüne Anadolu insanları, türlü türlü türküler çıkarmışlardır. Bu türküleri şairler, şair olmayanlar, olayı kim duyup ta yüreği yandıysa ver yansın etmiş Kervankıran üstüne.. Az daha unutuyordum.. O yere Kervankıran dedikleri gibi, o yıldıza da "Kervankıran yıldızı" demişlerdir..
Cevap: Türkülerimiz ve Hikayeleri – Yöresel Türküler ve Hikayeleri. Türkü, öldürülen Cemal’e, karısı Şerife tarafından yakılmıştır Şerife, 90 yıldan fazla yaşamış, 30 Kasım 1993 günü vefat etmiştir 14-15 yaşlarında Cemal’le evlenmiş, mutlu geçen birkaç yılı Cemal’in öldürülmesiyle sona ermiş, bu
doĞu anadolu tanitim slaytidir. turİzm Üzerİne gezİ seyehat aĞirlikli aÇiklamali kisa bİr tanitim fİlmİdİr.
DoğuAnadolu Bölgesi Haberleri. “doğu anadolu bölgesi” etiketine sahip 3 sonuç bulundu. 16 ilin geçiş noktası! Büyük projenin ilk etabı yarın açılıyor. Doğu Anadolu'yu batıya bağlayan çevre yolunun açılışını yarın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan video konferansla gerçekleştirecek.
1day agoDoğu Anadolu’da hava sıcaklıkları yarından itibaren artarak mevsim normallerinin üzerinde seyredecek. İHA - Meteoroloji 12. Bölge Müdürlüğü ekiplerince yapılan son değerlendirmelere göre, Erzincan, Bayburt, Erzurum ve Ardahan genelinde 27 Temmuz 2022 Çarşamba gününden 31 Temmuz 2022 Pazar günü akşam saatlerine kadar
Fast Money. Erzincan'ın En Sevilen Türküleri Doğu Anadolu bölgesinin güzide şehirlerinden biri olan Erzincan, tarihsel ve kültüren özellikleriyle ön plana çıkmaktadır. Erzincan zengin tarihi ve kültürünün yanı sıra türküleri ile de oldukça sevilen illerimizdendir. İşte sizler için bir araya getirdiğimiz en sevilen Erzincan türküleri ve hikayeleri... Erzincan'a Girdim Ne Güzel Bağlar Fidan Engin'e ait bir eser olan "Erzincan'a Girdim Ne Güzel Bağlar", Erzincan türküleri içinde en çok sevilen bir uzun havadır. Türkünün hikayesi, 1. Dünya Savaşı sırasında Erzurum'u almış olan Rusların Erzincan'a ilerlemesi sırasında, binlerce Erzincalının Anadolu içlerine göç etmesini ve aylar sonra geri dönmelerini anlatmaktadır. Erzincana girdim ne güzel bağlar Erzuruma vardım dumanlı dağlar Elleri koynunda bir gelin ağlar Oy anam anam nasıl dayanam Tanrıdan Diledim Bu Kadar Dilek Salih Dündar'a ait olan bu eser Erzincan'ın en çok bilinen türkülerindendir. Türkü özellikle son dönemde birçok ünlü sanatçı tarafından yorumlanmıştır. Sözleri ise şöyledir Tanrıdan diledim bu kadar dilek aman aman O yarin yüzünü bir daha görek aman aman Bana kısmet değil dizinde yatmak aman aman Dizinde yatıp da yüzüne bakmak aman aman Nasıl Yar Diyeyim Ali Ekber Çiçek'e ait olan bu eser, Erzincan yöresinin en bilindik türküleri arasındadır. Türkünün ilk dörtlüğü şu şekildedir; Nasıl yar diyeyim ben böyle yare Mecnun edip çöle saldıktan sonra Alemin bağına bülbüller konmuş Nidem benim gülüm solduktan sonra Derdim Çoktur Hangisine Yanayım Erzican'ın sevilen türkülerinden olan "Derdim Çoktur Hangisine Yanayım", Ali Ekber Çiçek'e aittir. Türkünün ilk dörtlüğü şöyledir Derdim çoktur hangisine yanayım Gine tazelendi yürek yarası Ben bu derde nerde derman bulayım Meğer şah elinden ola çaresi Yandım Hudey Türküsü Anonim bir Erzincan türküsü olan bu eserin hikayesi şöyledir; Seferberlik yıllarında askere alınanlar, ya çok uzun yılar sonra döner ya da hiç dönmezlermiş. Erzincan'dan bir delikanlı, uzun yıllar sevdiği kızla nihayet evlenir ve gelinle bir hafta bile birlikte kalmadan, askere alınarak Yemen'e gönderilir. Askere giden delikanlıdan uzun bir zaman haber alınamaz. Delikanlının öldüğü sanılır ve babası, gelinini kendisiyle evlenmeye ikna eder. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra delikanlının askerliği biter ve Erzincan'a döner. Evine vardığında, hanımı iki gözü iki çeşme, durumu olduğu gibi delikanlıya anlatır. Delikanlı bu durum karşısında, beyninden vurulmuşa döner. Türkünün ilk dörtlüğü ise şu şekildedir Ev damına girdim aney yandım hudey diley diley Elleri hamur Gözünden akıyor bir sulu yağmur oy Baba nerden aldın aney yandım hudey diley diley Sen bu gelini Bir Güzelin Aşığıyım Erenler Sevilen bir Erzincan türküsü olan "Bir Güzelin Aşığıyım Erenler", Davut Sulari'ye aittir. Bir güzelin aşığıyım erenler Onun için taşa tutar el beni Gündüz hayalimde gece düşümde Kumdan kuma savuruyor yel beni Gönül Gel Seninle Ali Ekber Çiçek'e ait olan bu eser, Erzincan'ın en bilinen ve sevilen türkülerinden biridir. Türkünün sözleri ise şu şekildedir Gönül gel seninle muhabbet edelim, Araya kimseyi alma sevgilim, Ya benim kimim var kime yalvarayım, Kaldır kalbindeki karayı gönül. Haydar Haydar Ali Ekber Çiçek'e ait olan "Haydar Haydar" Erzincan'ın sevilen türkülerindendir. Türkünün düzenlemesini ise Muzaffer Sarısözen yapmıştır. On dört bin yıl gezdik pervanelikte Sıdkı ismin duydum divanelikte İçtim şerbetini mestanelikte Kırkların ceminde dara düş oldum.
Türküler ve hikayeleri - Telli turnam selam götür Efsane de olsa bütün aşklar gibi başladı hikâye. Onun da başlangıcı ve büyümesi vardı. Sadece bitişi bir efsane doğuracak kadar başkaydı. Önce bütün aşklara benzer bir aşkla sevdiler birbirlerini. Sonra, kentin tarihçesinde benzeri görülmemiş bir düğünün gecesinde, arada aşk olan bütün damatlar ve gelinler kadar yalnız kaldılar. Gelinin saçlarının üzerine gümüş teller takılıydı. Damadın ise sırtında parlak ve sırmalı bir cepken, başında süslü bir başlık vardı. Bir hayli yakışıklı, bir o kadar nazlıydı. Güzelliği görünsün bilinsin istedi. Gelinin aynasında görüntü vermek istedi. Kentin en usta kuyumcularına yaptırdığı su parıltısı bir gerdanlığı taktı gelinin boynuna. Sana senin değerin kadar yüz görümlüğü takacak varlığım yok benim, dedi. De bana, dileseydin benden ne dilerdin? Telli gelin, boynunda kendisine helal olanın armağanı gerdanlığın ürpertisi, ben kadınım, dedi, sana ömrün boyunca tek eş olmak isterdim. Kalbinde tek başıma hüküm sürmek isterdim. Başka da bir şey istemezdim. Süslü elbiseleri olan yakışıklı ve nazlı damat, işte dedi, şu boynunda takılı duran gerdanlık, şu gece ve şu duvarlar tanık olsun ki Söz olsun! Geleceğe dair sonsuz teminat taşıyan ve kendisine birden fazla tanık tutulmuş olan sözün gücüyle öyle bir gece indi ki yakışıklı damadın koynunda uyuyan gelinin üzerine sanki ay doğdu hanesine. Fakat sözün mukaddesliği söylediği ile sınırlı mı? Zaten hangi sözün menzile ulaştırdığı, taşıması için sırtına yüklenen manaymış ki? Zaman gelici ve geçiciydi. Dilin kemiği gibi söz söyleyicinin de sözüne güven yoktu. Çünkü kendi lisanının macerasında değişmek sözcüğüyle aynı imla üzre yazılan kalp, değişip duruyordu. Çünkü kalp az vefalı, çabuk unutucu ve bıkıcıydı. Heves insana mahsus bir sıfattı. Ve yakışıklı ve süslü damadın genç erkek kalbinde heves vardı. Güzelliğim bir kez daha onaylansın, dedi, görüntüsünü boy düşüreceği yeni bir ayna istedi. Bir sabah vakti ravilerin rivayetlerine bakılırsa bir benzerini kentin tarihçesinde yine kimselerin görmediği yeni bir gelini daha eve getirdi. Yeni gelin eski gelin oldu. Kalplerin taşıyıcılığı başka başkaydı. Taşınabilenden fazlasını vermezse de Rab, bazen verilen, taşıyıcısını ezip geçiyordu. Eskimiş bir gelinin zannınca, tenin de canın da taşıyabileceğinden fazlasıydı bu. Hayatla ölüm tartılınca ölüm, bugünle yarın tartılınca yarın ağır geliyordu. O kadar ki, Rabbim, dedi, yerlerin ve göklerin Rabbi, ben bu yükü taşıyamam, bu yer taşımaz beni. Göklere baktı. Acı ve dua kalbinin zarına değe değe dua etti. Yer yarılsa da yerin dibine geçsem, böyle dedi. Gözyaşının düştüğü yerde merhamet vardı. Bağışlaması ve esirgemesi sınırsız olan Rabb katında duası, kabul edilmiş duaların defterine yazıldı. Ama Ben bu yükü taşıyamam, bu yer taşımaz beni, sadece bu kısmı kabul gördü duasının. Yer yarılsa da yerin dibine geçsem, bu kısmı kabul görmedi. Doğrusunu Allah bilirdi. Yer cezaydı gök kurtuluş. Yer tekildi gökler çokluk. “Yer taşıyamazsa seni gel o zaman göklerime!” denildi. Yer yarılmadı, yerin dibine girmedi, sadakat sözünü tutmayan ve kalbi hevesle dolu olan damadın gelini. Taş da kesilmedi. Ama o günde, o saatte ve orada bir turnaya dönüşüverdi. O gün bugün turna su kuşu. Boynu zarif. Gözleri duru. Başının arkasında telli tarağı. Sadakate tanık tutulmuş bir yüz görümlüğünün yerinde, boynunda, hicaptan kapkara kesilmiş bir leke. O gün bugün turna kutlu, kimse ellerine turna kanı bulaştırmak istemez. Öldürenin boynuna vebali var. Ve turna öldüren zalim avcı bir daha iflah olmaz. O gün bugün turna tek eşli. Eşi vurulan turna o gün bugün katarını terk ederek yere iner. Çığlık çığlığa. Eşini bırakıp da ölümün siyah koynuna, havalanmak istemez. O zaman onu da vurmak zorunda kalır avcı. Zaruri bir ölüm olur bu! Telli Turnam Selam Götür Telli turnam selam götür Sevdiğimin diyarına Üzülmesin ağlamasın Belki gelirim yarına cananıma Hasret kimseye kalmasın Sevdalılar ayrılmasın Ben yandım eller yanmasın Sevdanın aşkın narına canıma Gönüle hasret yazıldı Sevgiye mezar kazıldı İki damla yaş süzüldü Gözlerimin pınarına Hasret kimseye kalmasın Sevdalılar ayrılmasın Ben yandım eller yanmasın Sevdanın aşkın narına canıma
doğu anadolu türküleri ve hikayeleri