ZiraYılan ile sembolize edilen sürüngen şeytan Allah'a isyan etmek suretiyle O'nun yolunu terketmiş, O'nun yolundan yılmış,vazgeçmiştir. İngilizce ve Fransızca'da yılan anlamına gelen"Serpent" kelimesi de "Serper" kökünden yani "Ayrılmak" kökünden türemiştir. Projeçevresinde 71 bitki türü, 11 sistematik gruba ait toplam 82 tür ve 302 birey ile endemik 17 sürüngen türü bulunuyor. Halk bu projenin hiçbir yerinde yok; Bukitapta ve diğer çalışmalarımızda evrim teorisinin çöküşüne özel bir yer ayrılmasının nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtarı felsefenin temelini oluşturmasıdır. Yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın varlığını inkar eden Darwinizm, 140 yıldır pek çok insanın imanını kaybetmesine ya da kuşkuya İbrahimi buradan ateşe atmaya karar vermiş. Tam bu esnada Allah : "Ey ateş, serinlik ve esenlik ol" diye buyurmuş. sürüngen kabartmaları, ağzı açık ve dişleri korkunç bir şekilde betimlenen kurt kafaları, yaban domuzları, turna, leylek, tilki, ceylan, yabani eşek, yılan, akrep, yabani koyun, aslan örümcek ve kafası Allahbüyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı (Yaratılış, 1:20-21) Allah, "Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin" diye buyurdu. Ve öyle oldu. Allah çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı Fast Money. arkadaşlar cidden bilmedğim cevap veremediğim için soruyorum. Başka bi maksat taşımıyorum. Tavuk uçamadığı halde niçin kanatları olan bir hayvandır?Yabani tavuklar dahil Madem uçamayacaktı niçin kanatlı yaratıldı ve ya öyle evrimleşti? Aynı koşullarda yaşayan kanatlı diğer türler uçabiliyorken, bu salak hayvan neden uçmayı öğrenemedi? Madem uçamıyor Hiç bi işe yaramayan kanatları neden onun yaşamını kolaylaştıracak şekilde bi uzva dönüşmüyo ya da yok olmuyor? ciddi mânada ve hiçbir art niyet taşımadan bunların cevabını merak ediyorum? uçmalarını sağlayan hava kesecikleri yeterince gelişmemiştir. ancak bu hiç uçmadıkları anlamına gelmez. herkes tavuklarına azda olsa yükselip ilerlediklerine, bir yerden atlarken kanatlarını kullanıp yere hafifçe düştüklerine şahit olmuştur. sonuçta onlar hiç uçmuyor, kanatları hiçbir şeye yaramıyor diyemeyiz. peki deve kuşları n'olucak, onlar hiç havalanamıyor bile... Tavukların ataları tabiki önceden uçuyorlardı bu nedenle tavuklar yüksek bir yerden düştüklerinde bu kanatlar hala onların işine yarar...Fakat yeni zellandada yaşayan kivi isimli kuşun malesef böyle bir şansı yoktur. Bu kuşun kanatları öylesine körelmiştiri ki çıplak gözle tüylerin arasından gözükmez. quoteOrjinalden alıntı pacman peki deve kuşları n'olucak, onlar hiç havalanamıyor bile... onlar daha felaket zaten. ben şahsen tavukların binlerce yıldır hala uçmayı öğrenememelerini anlayamıyorum. Daha doğrusu uçacak şekilde gelişememelerini. Çünkü çevresindeki diğer kuşlar hayat mücadelesi sırasında çok da güzel uçacak şekilde değişmişler. Ya da kanatları neden yok olup onların yemek yemelerini kolaylaştıran bi kola falan ya da benzeri bir uzva dönüşmüyolar. Ben o kanatların hiç bi işe yaramadığına inanıyorum. Tavukların kanatları zaten körelmiş. Gerçi hayvanın uçmaya da ihtiyacı yok. Ondan gelişmiyordur kanatları, zamanında uçuyormuş herhalde kanatları olduğuna göre.. quoteOrjinalden alıntı élixir Tavukların kanatları zaten körelmiş. Gerçi hayvanın uçmaya da ihtiyacı yok. Ondan gelişmiyordur kanatları, zamanında uçuyormuş herhalde kanatları olduğuna göre.. daha önceden uçtuklarına dair bi fosil ya da kanıt var mı ki acaba? Varsa neden körelmiş acaba Kanatların kökeni Kanatların kusursuz yapısının nasıl olup da birbirini izleyen tesadüfi mutasyonlar sonucunda meydana geldiği sorusu, evrimciler tarafından cevaplanamamaktadır. Bir sürüngenin ön ayaklarının, genlerinde meydana gelen bir bozulma mutasyon sonucunda nasıl kusursuz bir kanada dönüşeceği asla açıklanamamaktadır. Türk evrimci bilim adamlarından Engin Korur, kanatların evrimleşmesinin imkansızlığını şöyle itiraf eder Gözlerin ve kanatların ortak özelliği, ancak bütünüyle gelişmiş bulundukları takdirde vazifelerini yerine getirebilmeleridir. Başka bir deyişle, eksik gözle görülmez, yarım kanatla uçulmaz. Bu organların nasıl oluştuğu doğanın henüz iyi aydınlanmamış sırlarından birisi olarak kalmıştır. Armageddon bi sus canımı sıkma.. Kanat sadece uçmaya mı yarar? Senin bacakların sadece yürümene mi yardımcı oluyor, yada elinle sadece bardağı mı tutuyorsun.. Tavuğun kanatları da pekala serinlemek için kullanılıyor olamaz mi, yada savunma amaçlı daha buyuk görünmek için... Ama düşüneceğine sen doğmatik şeylerden yola çık.. Böyle devam et ve gelişme, gelişemediğin için de bir yerde karşıma çıkma olasılığın zayıf olur.. Tavuğun kanatları da pekala serinlemek için kullanılıyor olamaz mi, yada savunma amaçlı daha buyuk görünmek için... DEMEKKİ KANATLAR Bİ İŞE YARIYOMUŞ.. O ZAMAN KÖRELMİŞ ORGAN OLAMAZ.. EVRİME DE DELİL OLUŞTURMAZ.. Armageddon bi sus canımı sıkma. HEMEN GAZA GELİYON.. TARTIŞMANIN İLK ŞARTI SAKİN OLMADIR BİLİYORSUN... gelişemediğin için de bir yerde karşıma çıkma olasılığın zayıf olur.. DOĞRUDUR.... NE KIZIYON KARDEŞİM KANATLAR HAKKINDA BİLGİ VERELİM DEDİK.. ALLAH ALLAH YA .. BİLGİDEN KORKMAYIN BE BİLADER.. FAZLA BİLGİ GÖZ ÇIKARMAZ... AMA EVRİM DEN EDEBİLİR SÖYLEMESİ BENDEN Savunma amaçlı diyorum.. Savunma iktidar mucadelesi için yapılmaz.. Saldırıyla karıştırdın heralde, gözleriniz de görmüyor sizin... quoteOrjinalden alıntı erhane quoteOrjinalden alıntı élixir Tavukların kanatları zaten körelmiş. Gerçi hayvanın uçmaya da ihtiyacı yok. Ondan gelişmiyordur kanatları, zamanında uçuyormuş herhalde kanatları olduğuna göre.. daha önceden uçtuklarına dair bi fosil ya da kanıt var mı ki acaba? Varsa neden körelmiş acaba Valla hiç bilmiyorum ki, bize lisede daha önce uçan bir kuş demişlerdi tavuk için, onların yalancısıyım.. quoteOrjinalden alıntı OstotheK Savunma amaçlı diyorum.. Savunma iktidar mucadelesi için yapılmaz.. Saldırıyla karıştırdın heralde, gözleriniz de görmüyor sizin... haydeeee. ne dedik şimdi yaa. bizi de haruncularla aynı kefeye koydun ha. ulan cümlelerimde bi gram o tür bi laf geçmiş diil yaa. Gene konuyu ters tarafından anlıyorsunuz. Mutasyon tek başına değişim yapmaz. Her değişime mutasyon sebep olacak diye birşey yok. Kuşlar nasıl uçmaya başladı, denge sağlarken kollar zamanla kanada dönüştü bu kadar basit. Tuttutmuşsunuz evrim için yeterli kanıt yok, ara formlar yok Allahın yarattığı konusunda hiçbir kanıt yok oysa bırakınız ara formları... Alın işte örnek verdim, kiwinin kanatları körelmiştir dedim. BU kanat kalıntıları Kiwi nin gövdesinin içerisinde gömülü durumdadır sadece uçları dışarıda kalmakradır o da tüylerden gözükmez zaten. BU x-rayda kanatlarının kalıntıları açıkça görülüyor. Madem bir işe yaramıyor bu kanat kalıntıları neden orada duruyor. T-rex'i hatırlayın onda da ön kollar körelmek üzereydi öyle değil mi? Dinozorlar yok olmasaydı bir sonraki aşamada t-rex in ön ayakları tamamaen yok olacaktı... İŞte böyle, evrim önceden plan yapmaz şartlar neyi gerektiriyorsa canlı o şekilde evrimleşir. Ön kola ihtiyaç yoktur körelir, ihtiyaç vardır gelişir, kanat haline dönüşür, el haline dönüşür. . Kiwi nin iskeletini koydum, ama inanmayanlar hala inanmaz çünkü gözlerinde perde vardır. Kuşlar nasıl uçmaya başladı, denge sağlarken kollar zamanla kanada dönüştü bu kadar basit. İYİ DE BİLADER.. SÜRÜNGENLER NASIL KANATLANIP UÇMAYA BAŞLADI... HADİ BUNU KABUL EDELİM... quoteOrjinalden alıntı armagedon2001 Kuşlar nasıl uçmaya başladı, denge sağlarken kollar zamanla kanada dönüştü bu kadar basit. İYİ DE BİLADER.. SÜRÜNGENLER NASIL KANATLANIP UÇMAYA BAŞLADI... HADİ BUNU KABUL EDELİM... Senin sorun da aynen şuna benziyor Allah neden sürüngenleri sürüngen olarak yaratı neden kuşları kuş olarak yarattı neden böcekleri böcek, yılanları yılan olarak yarattı dedim ya şartlar onu gerektiriyor diye, okumadın mı? quote Gene konuyu ters tarafından anlıyorsunuz. Mutasyon tek başına değişim yapmaz. Her değişime mutasyon sebep olacak diye birşey yok. Kuşlar nasıl uçmaya başladı, denge sağlarken kollar zamanla kanada dönüştü bu kadar basit. yokluğumdan istifade edip masala devam etmişsin kardeş ... ya biri bana genetik olarak bu kolların nasıl kanada dönüştüğünü açıklayabilir mi? o kadar basit bir yapı mı kanat da mutasyon ile dönüşüveriyor.... kaç defa masalcı dedim uslanmadınız Allah aşkına şu sözün bilimde yeri var mı ????? quoteKuşlar nasıl uçmaya başladı, denge sağlarken kollar zamanla kanada dönüştü bu kadar basit. babaannem bile böyle masal anlatmazdı !!! bilimsel yaklaşımlara "masal" deyip geçmek işin kolayına kaçmak olmuyor mu? masal istiyorsan, yaratılış iddiası kadar masal değil dir herhalde. küçümsediğin evrim hiç değilse bir teori, yaratılış,sadece bir doğma ,kabul ediş. eğer bir hintli olsaydın,dünyanın öküz kafasında duruduğuna inanırdın. ordaki adamlarda ölümüne buna inanıyor. utacak masalcı arıyorsan dünyada binlerce dinden,milyonlarca masalcı var. bu doğma çorbasının içinde tutunacak tek sağlam yapı bilimken yıpıratmaya çalışın bakalım elinize ne geçecek. Mutasyon tek başına değişim yapmaz. Her değişime mutasyon sebep olacak diye birşey yok. dogru... ama mutasyonlar hp zararlıdır...... arkasına sığındıgınız mutasyon, hiç de sanıldığı gibi canlıları daha gelişmişe ve mükemmele götüren tılsımlı bir değnek değildir. Mutasyonların net etkisi zararlıdır. Mutasyonların sebep olacağı değişiklikler ancak Hiroşima, Nagazaki veya Çernobil'deki insanların uğradığı türden değişiklikler olabilir Yani ölüler, sakatlar. Kuşlar nasıl uçmaya başladı, denge sağlarken kollar zamanla kanada dönüştü bu kadar basit. siz zaten tüm evrimsel aşamaları bu kadar basit görürsünüz... dedim ya şartlar onu gerektiriyor diye, okumadın mı? okudum ukumasınada bana pek inandırıcı gelmedi.... Gözlerin ve kanatların ortak özelliği ancak bütünüyle gelişmiş bulundukları takdirde vazifelerini yerine getirebilmeleridir. Başka bir deyişle, eksik gözle görülmez, yarım kanatla uçulmaz. Bu organların nasıl oluştuğu doğanın henüz iyi aydınlanmamış sırlarından birisi olarak bunu ben demiyorum.... HEM SÜRÜNGENLEİN KANATLANIP UÇMASI MASALI SİZ EVRİMCİLERE AİT Bİ MASAL ZATEN..... Sayfaya Git Sayfa Allah insanı neden yarattı İnsan niçin yaratılmış? ."her varlık baska bir varlığı sevme ve başka bir varlık tarafından sevilme ihtiyacı allahın sevilmeye ihtiyacı sevmeyi ve sevilmeyi sevdiği için insanı yaratmıştır.." “İnsan niçin yaratılmış?” sorusuna sıkça muhatap oluruz. Böyle bir soruyu kendimize yahut bir başkasına sormamız, bizim için büyük bir İlâhî ihsandır. Şöyle ki Bu soruyu güneş kendisine soramadığı gibi, bir başka yıldız da güneşe sorabilmiş değil. Yine bu soruyu bir arı bir başka arıya, yahut bir koyun berikine sormaktan aciz. Demek oluyor ki, bu sorunun cevabını arayan insanoğlu, kendi varlığını istediği sahada kullanma konusunda serbest bırakılmış; bir arayış içinde ve bu konuda bir imtihana tabi tutulmuş. Diyebiliriz ki, Rabbimiz bütün kâinatı bizim için yaratmıştır Bundan 20 milyar yıl önce evren yaratılmaya başlamış, 100 milyar galaksi ve her galakside bulunan ortalama 200 milyar yıldız, güneş sistemini ve dünyayı netice vermiştir 5 milyar yıl önce yaratılan dünya, asırlarca bir beşik gibi süslenmiş, milyonlarca çeşit hayvan ve bitki yaratılmış, en sonunda kâinatın en şerefli misafiri olan insan gelmiştir Neden Rabbimiz, insan için bu kadar masraf etmiştir? Niçin her şeyi onun emrine vermiştir? Şöyle bir bakın Bütün varlıkların bir görevi var İnekler süt veriyor, arı bal yapıyor, tavuk yumurtluyor, balık bize et yetiştiriyor Hatta lüzumsuz sandığımız bazı varlıklar bile hizmet ediyor Yılanın zehirinden ilâç yapılıyor, karıncalar çıkardıkları gazla güneşin zararlı ışınlarını süzen ozon tabakasını güçlendiriyor, solucanlar fosforla toprağı besliyor Gereksiz, hikmetsiz, boş ve zararlı hiçbir varlık yok Bunların hepsi insan için çalışıyorlar İnsan da bütün varlıklardan yararlanıyor, kullanıyor, hatta sevdiği canlıyı yatırıp kesiyor ve etini yiyor Ama, hiçbir varlığa insanın etini yeme, sütünü içme veya sırtına binip gezme yetkisi verilmemiş İnsanın kullandığı bazı haklar hiçbir varlıkta yok Peki bunca emek çekilen, masraf yapılan, özenilen, yetkilerle donatılan insan niçin yaratılmış? Eti yenmez, sütü içilmez, derisi işe yaramaz, ölüsü bir an evvel toprağa gömülür Acaba Rabbimiz bir solucana bile bir yaratılış hikmeti taksın, insanı başıboş bıraksın ve 60-70 yıl yeyip içip yatması ve sonunda ölmesi için yaratsın Bu, mümkün mü? Kesinlikle mümkün değil Şu âyet meallerine bakın, aklımıza gelen sorulara ne güzel de cevap veriyorlar “Göğü, yeri ve bunların arasında bulunan şeyleri boş yere yaratmadık” Sâd 27 “Bizim sizi, boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” Mü’minûn 115 “İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor?” Kıyamet 36 Peki başıboş değilsek, Rabbimiz bizi niçin yarattı? Çalışıp çabalamamız, yeyip içmemiz için mi? Rabbimiz şöyle buyuruyor [zariyat 56] Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Diyanet Meali bazı kişiler, bu ayeti "bana ibadet etsinler" şeklinde tercüme ediyorlar ve bu yanlıştır. insanın yaratılma maksadı ibadet etmek değil, ALLAH'a kul olmaktır. BAZEN DÜŞÜNÜYORUM YÜCE ALLAH NE GÜZEL SABIR EDİYOR SABIR EDENLERİN EN HAYIRLISI BİZE BİRİ KÖTÜ SÖZ SÖYLESE YÜZÜMÜZE DÖVEMYE KALKARIZ HATTA KÜSERİZ YÜCE ALLAH KULLARINI O KADAR SEVİYOR Kİ KÜFÜR EDENEDE RIZIK VERİYOR ONA İMA EDİYOR İHMAL ETMİYOR KİMSEYİ BEKLİYOR SABIR EDİYOR BELKİDE TÖVBE EDERLER DİE BİZ ACİZ BU KUL OLADUĞUMUZ HALDE BİZE UFACIK BİRİ KÖTÜ SÖZ SÖYLESENE AYNI ŞİDDETLE CVP VERİRİZ YA YÜCE ALLAH TA BÖYLE YAPSAYDI NE OLURDU HALİMİZ Bir Müslümanın ölümünü duyunca, "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" dedikten sonra, "Ya Rabbi onu salihlere kat, rahmetine eriştir, çoluk çocuğuna iyilikler ihsan et, bizi de onu da mağfiret et" diye dua edin! [İbni Asakir] [İnna lillah ve inna ileyhi raciun, Bekara suresinin 156. âyet-i kerimesidir. "Elbette biz, Allahü teâlânın kuluyuz, ölümden sonra dirilerek yine Ona döneceğiz" mealindedir.] Hiç bir ümmete verilmeyen bir şey benim ümmetime verildi. O da bir bela ve musibet karşısında istircadır. [Taberani] [İstirca, bela zamanında veya acı bir haber duyunca "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" demektir.] Birinize bir musibet veya bir bela geldi mi, istirca ettikten sonra "Ya Rabbi, senin yanında bu musibetin ecrini [sevabını] bekliyorum, bunun ecrini bana ver ve bunu daha hayırlı bir şeyle değiştir" diye dua etmelidir. [Tirmizi] Bir musibet karşısında istirca edilirse, musibetin sonucu güzel olur. [Taberani] Çocuğu ölen, Allahü teâlâya hamd edip, istirca ederse, Hak teâlâ meleklere "Şu kuluma Cennette bir ev yapın, adını da hamd evi koyun" HASTALAR RİSALESİ________________________________________ BİRİNCİ DEVÂ Ey biçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nevi dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa ziyan olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor. Tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İKİNCİ DEVÂ Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. Hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede aczini, zaafını hisseder, Hâlık-ı Rahîmine sığınır, yalvarır. Hâlis, riyâsız, mânevî bir ibadete erişenlerden olur. Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah'tan şikayet etmemek şartıyla, mü'min için ibadet sayıldığına sahih rivayet vardır. Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne getirip, sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan şikayetçi olan değil, teşekkür et. ÜÇÜNCÜ DEVÂ Ey tahammülsüz hasta! İnsan bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediğine, devamlı gelenlerin gitmesi, gençlerin ihtiyarlaşması sonunda, ölüm ile ayrılık çukuruna düşüldüğü bir gerçektir. İnsan bu dünyaya yalnız güzel yaşamak, rahatlık ve safâ ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki büyük bir sermaye elinde bulunan insan; burada ticaret ile, ebedî, daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür. Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve âfiyet gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, âhireti unutturur. Kabri ve ölümü hatırına getirmek istemez, ömür sermayesini boş yere sarf ettirir. Hastalık ise, birden gözünü açtırır. Vücuduna ve cesedine der ki "Ölümsüz değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan." İşte hastalık bu bakış açısı ile hiç aldatmaz bir nasihatçı ve ikaz edici bir yol göstericidir. Ondan şikayetçi olmak değil, belki bu şekilde ona teşekkür etmek, eğer fazla ağır gelse sabır istemek gerektir. DÖRDÜNCÜ DEVÂ Ey hasta! Senin vücudun, azaların senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın, başka tezgâhlardan satın almamışsın. Başkasının mülküdür. Onların sahibi, mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Esmâ-i Hüsnâ'sının nakışlarını göstermek için, çok haller içinde seni çevirir ve çok vaziyetlerde seni değiştirir. Sen açlıkla onun Rezzâk ismini tanıdığın gibi, Şâfî ismini de hastalığında bilirsin. Nefret ettiğin hastalık perdeleri altında güzel, sevimli bir çok tarafları bulursun. BEŞİNCİ DEVÂ Ey hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki, hastalık bazılara Allah'ın bir ihsanı, Rahmânın bir hediyesidir. Bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki, hangi hastalıklı genci gördüm; diğer gençlere nisbeten âhiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvânî heveslerden bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dahilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlâhî olduğunu söylerdim. Derdim ki "Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki, dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm inşaallah sana şifa verir." ALTINCI DEVÂ Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ızdırap çeken kardeşim! Bu dünya eğer daimî olsaydı, yolumuzda ölüm olmasaydı, ayrılık ile yokluğun rüzgârları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı gelecekte mânevî kış mevsimleri olmasaydı, ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. Fakat madem dünya bir gün bize "Haydi, dışarı" diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak. O bizi dışarı kovmadan, biz bu hastalıkların ikazıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız. Evet, hastalık bu mânâyı bize ihtar edip der ki "Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsait muhtelif maddelerden terkip edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla. Mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya niçin geldiğini öğren." Kalbin kulağına gizli ihtar ediyor. YEDİNCİ DEVÂ Ey âhiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar günahların keffareti olduğu sahih hadisle sabittir. Hem hadiste vardır ki, "Ermiş ağacı silkmekle nasıl ki meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker." Günahlar, ebedi hayatta daimî hastalıklardır; bu dünya hayatında dahi kalb, vicdan, ruh için mânevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şikayetçi olmazsan, şu gelip geçici bir hastalıkla, sürekli pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun. Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah'ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür; ondan feryad et. İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına kesin ilâç ve kesin şifa verici bir yolu olan iman ilâcını aramak ve inancını düzeltmek gerekir. O ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâl'in kudretini ve rahmetini tanımaktır. Evet, Allah'ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî lezzetlerle doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder. Bu imandan gelen mânevî lezzet, şifa altında, kısmi maddî hastalıkların acısı erir, ezilir. SEKİZİNCİ DEVÂ Ey Hâlıkını tanıyan hasta! Hastalıklarda üzüntü ve korku ise, hastalık bazen ölüme vesile olduğu yönündedir. Ölüm, gafletin bakışı ve görüntüsü yönünde dehşetli olduğundan ölüme vesile olabilen hastalıklar insanı korkutuyor, telâş veriyor. Evvelâ bil ve kat'î iman et ki, ecel takdir edilmiştir, değişime uğramaz. Çok ağır hastaların başında ağlayanlar ve sıhhatleri yerinde olanlar ölmüşler, o ağır hastalar şifa bulup yaşamışlar. İkincisi Ölüm, şeklen göründüğü gibi dehşetli değil. Ehl-i iman için ölüm, hayat vazi-felerinin yükünden kurtuluştur. Hem dünya meydanındaki imtihanda emir olan ibadetlerden bir paydostur. Hem öteki âleme gitmiş yüzde doksan dokuz ahbap ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir. Hem hakikî vatanına ve ebedî makam-ı saadetine girmeye bir vasıtadır. Hem dünya zindanından, cennet bahçelerine bir da-vettir. Hem Hâlık-ı Rahîminin fazlından, kendi hizmetine karşılık ücret alma sırasıdır. Madem ölümün özü hakikat noktasında budur; ona sevgi ile bak. DOKUZUNCU DEVÂ Ey lüzumsuz merak eden hasta! Sen hastalığın ağırlığından merak ediyorsun. O me-rakın senin hastalığını ağırlaştırır. Hastalığın hafifleşmesini istersen, merak etmemeye çalış. Yani, hastalığın faydalarını, sevabını ve çabuk geçeceğini düşün, merakı kaldır, hastalığın kökünü kes. Evet, merak hastalığı ikileştirir. Maddî hastalığın altında, merak ile mânevî bir hastalığı kalbine verir; maddî hastalık ona dayanır, devam eder. Eğer teslimiyetle, rıza ile, hastalığın hikmetini düşünmekle o merak gitse, o maddî hastalığın mühim bir kökü kesilir, hafif-leşir, kısmen gider. Özellikle kuruntularınla bir dirhem maddî hastalık, bazen merak vasıtasıyla on dirhem kadar büyür. Merak kesilmesiyle, o hastalığın onda dokuzu gider. Hem merakın kendisi de bir hastalıktır. Onun ilâcı, hastalığın hikmetini bilmektir. Madem hikmetini, faydasını bildin; o merhemi meraka sür, kurtul. Ah yerine oh de; "Vâ esefâ" yerine "Elhamdü lillâhi alâ külli hal" söyle. Okuyun, rt edip okutturun flood KOSKOCA EVRENDE ALLAH NEDEN İNSANI ÖNEMSİYOR; iddia Evrende o kadar galaksi ve gezegen var iken koskoca Allah neden toz tanesi kadar yer kaplamayan bizler ile uğraşıyor?Sayın iddia sahibi senin için bir kağıt havlu mu daha değerli yoksa minik bir pırlanta mı? Havlu kağıdın yüz ölçümü kat be kat daha fazla olduğu için senin mantıki çıkarımın ile daha değerli olmalı! Değerlerin büyüklük ve küçüklüğe göre olduğunu söyleyen bir mantık yasası mı katında dünyanın daha değerli olmadığını nasıl bilebilirsin? Sadece büyüklük ve küçüklük karşılaştırması ile mi bu sonuca vardın yoksa daha iyi bir argümanın mı var?Eğer ki evrende dünyanın çok küçük bir kapladığı sonucundan buna ulaştıysan boyutça büyük olan her şeyi değerli görmen lazım. A5 kağıdının 200 tl’den daha değerli olduğunu söyleyemiyorsan bu iddianın çürük ve içi boş olduğunu kabul etmen lazım!Ayrıca iddia sahibinin yanlış düşündüğü bir kısım daha var; Allah’ın küçük şeylerle uğraşmacağı yanılgısı! Sayın iddia sahibi biz Allah için çok güçlü değil “mutlak güçlü” deriz. Yani Allah için bir galaksiyi yaratmak ile bir kum tanesini yaratmak arasında fark ayet-el kursi’de dediği gibi “Bundan hiçbir yorgunluk da hissetmez” Şöyle düşünün; bir kağıda “evren” yazmak mı daha zordur “çakıl” yazmak mı? Sizin için ikisini de yazmak nasıl aynı kolaylıkta ise Allah için de ikisini yaratmak aynı kolaylıkta!Her şeye gücü yeten bir yaratıcı senin iddia ettiğin gibi boyutça büyük şeyler ile ilgilenip küçük olanlar ile ilgilenmeyen bir yaratıcı değil toz tanesinden tut galaksilere kadar her şey ile ilgilenen bir yaratıcı! Evet koskoca Allah koskoca evrende beni de seni de önemser!Her an herşeyden haberdar olan birinden bahsediyoruz! O yüzden biraz daha oksijen alsan iyi olacak.. İkinci iddiaya gelirsek; diğer galaksi ve gezegenler neden var? kozmos eğer tek galaksi yada tek gezegenden ibaret olsaydi bu sefer de şu iddia ile gelinmeyecek miydi?Allah’ın gücü sadece buna mı yetiyor? Neden tek bir tane galaksi yaratmış?” Sayın iddia sahibi her şeye gücü yeten Allah neden yaratmasın ki diğer gezegenleri? Ayrıca insan; kalbi ve aklı ile diğer bütün yaratılanlardan genişliğimiz veya uzunluğumuz değil düşüncemiz, duygularımız, irademiz belirler! Kalpte süveyda denilen yermecazi galaksilerden gezegenlerden çok daha derin anlamlar zaten evreni değerli kılan bizim onu keşfetmemiz değil mi? Sanırım yeterince büyüksün ve değerlisin insanoğlu! Sadece bir fırt daha oksijen alıp iddianın ne kadar çürük olduğunu anla! Hz. Muhammed Şu kâinat ağacının en münevver ve en mükemmel meyvesi? Rahmet-i İlâhiyenin timsali? Muhabbet-i Rahmaniyenin misali? Hakkın en münevver delili? Hakikatın en parlak lambası? Kâinat tılsımının anahtarı? Yaratılış muammasının keşşafı ? Hikmet-i âlemin şarihi ? İlâhi saltanatın dellalı ? Rabbani san?at güzelliklerinin vasfedicisi? Mevcudattaki kemalatın en mükemmel örneği? Kâinatın yaratılış gayesi? Ezel - ebed Sultanının mübelliği, elçisi ? Hakkıyla ibadete lâyık olan Allah?ın en halis kulu? Yüce ilimlerin kaynağı ve öğreticisi? Kalplerin sevgilisi? Akılların muallimi? Nefislerin terbiyecisi? Ruhların sultanı? İnsanlığın efendisi? Rahmani sırların iniş merkezi? Enbiyalar kervanının komutanı? Ezel Sırlarının şahidi? İnsanlığın şanlı bülbülü? Umum ehl-i cennetin reisi? İnsanlığın iftihar vesilesi? Kâinatın yaratılış sebebi? Dünya ve âhiret mutluluğuna vesile? Alemlerin Rabbi olan Allah?ın sevgilisi? İlâhi cemalin en mükemmel şuurlu aynası? Cenabı Hakkın güzel isimlerinin en parlak aynası? Bütün peygamberlerin mirasçısı? Bütün insanlık namına Allah?ın muhatabı? İnsanlara olan hadsiz İlâhi ihsanların en mühim bir vesilesi? En mükemmel kâmil insan ? En mükemmel bir mürşid? En büyük rehber? En mükemmel öğretmen? En büyük dellal? Kâinatın mânevî bir güneşi? İlâhî lütuf ve rahmete parlak bir misal? Allah?ın şefkat ve muhabbetine bir beliğ lisan? İki cihanın güneşi? Rahmet hazinesinin en kıymettar pırlantası ve kapıcısı? İnsanlar içinde en meşhur, en namdar, eserleriyle ve yaptıklarıyla en mükemmel, en muhteşem ferd? Rahmetin en parlak bir misali ve mümessili ? O rahmetin en beliğ bir dili ve dellalı? Mücessem bir rahmet? Kâinat kitabının âyetlerinin tercümanı? Cenabı Hakkın has kulu? Zülcenaheyn bir mebus ? Risalet semasının güneşi? Bütün peygamberlerin efendisi? Bütün enbiyanın imamı? Bütün asfiyanın serveri reisi? Allah?a en yakın kul? Bütün mahlukatın en mükemmeli? Bütün mürşitlerin sultanıdır.? Risalet ve hidayetiyle ebedi saadetin meydana gelmesine sebep, ulaşmaya vesile? Ubudiyet ve duasıyla o saadetin varlık sebebi ve cennetin icadına vesile? Kâinat kitabının en büyük âyeti? Bütün ehl-i imana imam? Bütün insanlara hatip? Bütün enbiyaya reis? Bütün evliyaya seyyid? Peygamberler ve velilerden oluşan zikir halkasının baş zikircisi? Nübüvvet divanının mührü? İslâmiyet?in menbaı? Kur?ân-ın tercümanı? En mükemmel üstad? Şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru bütün bu kemal sıfatlarını zatında toplayan Hz. Peygamber elbette en büyük insandır, en mükemmel rehberdir, en büyük peygamberlere olduğu gibi, peygamberimize de bir kısım mu?cizeler verilmiştir. Mu?cize,? Kâinatın Yaratıcısı olan Allah?ın, peygamberlere verdiği tasdik nişanı şeylerdir. Resûlullah?ın en büyük mu?cizesi Kur?ân?dır. Bundan başka iki büyük mu?cizesi ise, mi?rac ve şakk-ı kamer?dir...Burada peygamberimizi övmek acaba onu putlaştırmakmıdır... İmtihan Dünyası Ne Demek? Allah Bizi Neden Yarattı? Bu dünyanın “imtihan dünyası” olduğunu herkes duymuştur herhalde. Bu imtihan nedir? Bu imtihanın iki türlü olduğunu gördüm. Birincisi bu dünyayı mı tercih edeceksin yoksa Allah rızasını mı ikincisi insanların “inandım” dedikten sonra imanlarında samimi olup olmadığı, “inandım” dediği Allah’tan başına sabır gösterilecek bir durum gelirse ne yapacaksın imtihanları. Dünya imtihan yeri olunca insanlar "kardeşim bana bu dünyaya gelip gelmek isteyip istemediğim sorulmadı ki, belki ben gelmek istemezdim, istemediğim bir şey için neden beni imtihanlardan geçiriyor" diyorlar. Buna değineceğim ama Kur'an, Allah'ın insanları bu dünyada yaratmasının esas sebebi onları imtihana tabi tutup ebedi bir hayat vermek olduğunu söylüyor. İnsanKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 2. Biz insanı, çok bileşenli döllenmiş yumurtadan[1*] yarattık. Yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz; o nedenle onu dinleyen ve gören[2*] bir varlık haline getirdik. [1*] Döllenmiş yumurta diye tercüme ettiğimiz kelime nutfe = dir. Nutfe az su, çocuğu oluşturan şey anlamlarına gelir. emşâc kelimesi ise, karışımlar anlamına gelir. Lisan’ul-Arab Arapçada çoğul, en az üç olduğundan nutfetun emşâc ; üç veya daha fazla karışımı olan sıvı demek olur. İnsan ile ilgili ilk bilgi, bu sırada oluşmaya başlar. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur “Analarınızın rahminde sizi, kendi tercihine göre biçimlendiren O’dur. O’ndan başka ilah yoktur. O üstündür, doğru kararlar verir.” Al-i İmrân 3/6 [2*] Basiretli Hayvanlarda görürler ama basiretli değillerdir. Oysa insanların görme engellileri bile basiretlidir. Görme anlamı verdiğimiz basiret kelimesi, arka planını görme, vizyon sahibi olma anlamlarına gelir. Örneğin koyunlardan birini keserken, diğer koyunlar otlamaya devam ederler. Bu, görmediklerinden değil basiretli olamadıklarındandır. Gözleri olan bedeni basiretli yapan Ruh’tur Bkz. Secde 32/9. Kendisine verilen basiret ve dinleme özelliklerini kullanmayan insanlar Allah Teala tarafından yerilmiştir Bkz. Araf 7/79, Furkan 25/44 3. Ona doğru yolu gösterdik; ister görevini yapar, isterse o yolu görmezlikten gelir kâfir olur. Bu sitenin başında evrim teorisinin "rastgele" "tesadüf" üzere kurguladığı dünyadaki yaşamın başlangıcının olma ihtimalinin olamayacağını ve Kur'an'ın uydurulmamış olduğunun delillerini gösterme sebebim Kur'an'da geçen Allah'ın "sizi Ben yarattım, imtihanlardan geçireceğim" sözlerine inanmayı kolaylaştırmak içindir. Kur'an'ın uydurulmadığına inanabilirsek evreni, dünyayı ve canlıları da Allah'ın yarattığına ve insanlardan da ne istediğine inanabiliriz. Evrim teorisindeki ihtimal hesaplarını göz önünde tutarsak, mesela alttaki hesap her şeyi anlatıyor. Evrenin Kazara Oluşma İhtimali İngiliz matematikçi Roger Penrose'un hesaplamaları, yaşama izin verecek bir evrenin “kazara” veya "tesadüfen" oluşma ihtimalinin 1010123 'de 1 olduğunu ortaya koymuştur. Bu sayının ne anlama geldiğini düşünmek bile zordur. Matematikte 10123 şeklinde yazılan bir rakam, 1 sayısının yanına 123 tane sıfır gelmesiyle oluşur. Bu evrendeki tüm atomların sayısının toplamından, yani 1078'den bile büyük, astronomik bir sayıdır. Ama Penrose'un bulduğu sayı, bunun çok çok daha üstündedir. Çünkü Penrose'un bulduğu sayı, 10123 tane sıfırın 1 rakamının yanına gelmesiyle oluşmaktadır. Matematikte 1050'de 1'den daha küçük olasılıklar, "sıfır ihtimal" sayılır. Ama sözünü ettiğimiz sayı, 1050'de 1'in trilyar kere trilyar kere trilyar katından bile çok daha büyüktür. Kısacası bu sayı bizlere, evrenin tesadüfle açıklanmasının kesinlikle imkansız olduğunu göstermektedir. Roger Penrose, akıl sınırlarını çok aşan bu sayı hakkında şu yorumu yapar Bu sayı, yani 1010123 de bir ihtimal, Yaratıcı'nın amacının ne kadar keskin ve belirgin olduğunu bize göstermektedir. Bu gerçekten olağanüstü bir sayıdır. Bir kimse bunu doğal sayılar şeklinde bile yazmayı başaramaz, çünkü 1 rakamının yanına 10123 tane sıfır koyması gerekecektir. Eğer evrendeki tüm protonların ve tüm nötronların üzerine birer tane sıfır yazsa bile, yine de bu sayıyı yazmaktan çok çok geride kalacaktır. Kaynak Roger Penrose, The Emperor's New Mind, 1989; Michael Denton, Nature's Destiny, The New York The Free Press, 1998, s. 9 Allah İnsanı Muhatap Almıştır Bunun üzerine bu ayetin söylediğine bakarsak Biz insanı katışık bir meniden yarattık. Onu denemek istiyoruz; bu sebeple de kendisini işiten ve gören bir varlık yaptık, Allah insanı başka canlılardan türeterek değil direkt insan olarak yaratmıştır, sebebi de bizi denemek istediğini söylüyor. Allah insanı yaratırken muhatap almıştır. Muhatap aldığın birini evrim gibi tesadüflerle izah edilen bir sistemle oluşturmak yaratılış amacına terstir, çünkü evrimciler dünyanın oluşumu başa alınsa canlılar bugünkü gibi olmazdı diyorlar. Sistem rastgele işlediği için, evrim bir daha olsa bugünkü canlılar olmaz başka canlılar olurdu yani insan diye bir canlı olmazdı diyorlar ama Allah insanı "Ben yarattım" amaç da "imtihanlardan geçirmek ve ona göre ebedi bir karşılık vermek" diyor. "yaratırken bana neden sormadı" deyip buna ne kadar itiraz edersen et şu an bu dünyadasın. Ne kadar itiraz edersen et sonuç değişmeyecek ama nedenleri anlamaya çalışınca aslında itiraz edecek bir şey de olmadığını fark edebilirsin. Şartlar belli ama insanlar kendileri dinlemiyor, kendi kendilerine Kur'an'dan uzaklaşıyor, kimse onları cehenneme gitmeye zorlamıyor ama insanlar karşı çıkmak bir sebep bulmak için zorluyor. Kur'an'ın Türkçesi okuyup "bunda mantık hatası var" "bunu peygamber denen insan uydurmuş" diyenlerin gerçekleri görmesi mümkün değildir. Buraya kadar bunları göstermeye çalıştım. Ne Ekersek Onu Biçiyoruz İnsan nasıl bir ailede doğarsa doğsun, her şeye rağmen hayat güzeldir, yaşamak ne şartlarda olursa olsun içinde her zaman güzellikler barındırır, o yüzden "niye beni yarattı deyip isyan etmenin, kızmanın anlamı yoktur. Bu dünyada bazı zor durumlar var mesela kanser gibi, kanser olana da mı hayat güzeldir denebilir ama başımıza gelen çoğu şeyi kendimiz hazırlıyoruz. Bize "sigara içmeyin koah, amfizem, akciğer kanseri olursunuz" diyorlar ama bizler dinlemiyoruz, başımıza gelene kadar işin ciddiyetini maalesef anlamıyoruz. Bugün söylenen bir diğer uyarı yiyeceklerle ilgili, katkı maddeleri olan, paketlenmiş hazır gıdalardan, hormonlu sebze meyveden vb uzak durun diyorlar ama yaşam şartları bizi bunları tüketmeye mecbur bırakıyor. Bunların sonucunda başımıza ağır hastalıkların gelmesi yine kendi kendimize yaptığımız bir şey. Ozon tabakasının delinmesinden insanoğlu sorumlu dolayısıyla cilt kanserinin artışından da insanlar sorumludur. Kendi kendimizi sıkıntılara sokup yaşamın güzelliklerini kendimiz yok ediyoruz sonra bunun faturasını Allah'a kesiyoruz. Allah diyor ki "başınıza gelen kötülükler kendi yaptıklarınızdandır." ŞuraKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 30. Başınıza ne musibet gelirse, kendi elinizle işledikleriniz yüzündendir. Üstelik günahlarınızın birçoğunu da Allah affeder. Kur'an'ın uydurulmuş olamayacağının delillerini, Türkçe meallerde yanlış tercümelerin dediği gibi kimsenin gözünde, kulağında perde olmadığını, kalbinin mühürlenmediğini, Allah Dilediğini Saptırıp Dilediğini Doğru Yola Mı Getirir? bölümünde anlatılan iman sahibi olmak için bile çalışıp gayret etmek gerektiğini göz önünde tutarsan "burası geçici bir yer asıl yaşam ahirettedir" diyen ayetlere inanabilirsin. EnbiyaKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 16. Elbette Biz göğü, yeri ve aralarında olan varlıkları oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. 17. Eğlenmek isteseydik nezdimizde eğlenecek çok şey bulurduk! Faraza yapacak olsak, öyle yapardık! AnkebutKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 44. Allah gökleri ve yeri, gayesiz değil, hak ve hikmetle, gerçek bir gaye ile yarattı. Elbette bunda iman edecek kimseler için alınacak dersler vardır. 64. Düşünseler şunu da anlarlardı ki bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ve ebedî âhiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bir bilselerdi! "Allah beni yaratırken neden bana sormadı" gibi sorular gördüğüm kadarıyla bazı insanların Allah'tan uzaklaşmasına neden oluyor, "kardeşim neden sormadı bana belki ben yaratılmak istemiyordum" diyen çok insan var. Buna cevap olduğunu düşündüğüm birkaç video paylaşacağım. Mustafa hoca "dileyen iman etsin dileyen etmesin" diye meal verdiği ayetin anlamı aslında şae fiilinin yanlış anlamından dolayı böyle değil. Allah Dilediğini Saptırıp Dilediğini Doğru Yola Mı Getirir? bölümünde detaylı bilgi görebilirsin. Bu ayetlerdeki anlam "sapıklıkta direnen sapıklıkta kalsın, çalışan gayret eden iman etsin" İbrahim Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 4. Biz her Rasûlü/Elçiyi, mutlaka kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açıklasın. Bundan sonra Allah; Sapıklıkta direnen kimseyi sapıklığında bırakır, Hidayet için çalışan kimseyi de doğru yola iletir. O güçlüdür, doğru hüküm/karar verendir. Allah Bizi Neden Yarattı - Mehmet Okuyan ve Mustafa Erdem Allah Sorsa Doğmadan önce bir mekan zaman olsa Allah alsa kulunu karşısına dese "seni dünyaya göndereceğim, sen falanca aileden doğacaksın, anne babanın genetik özelliklerini taşıyacaksın, sülalenin genetik havuzunda ne varsa sen o çerçeveler içinde kalacaksın yani çok zeki olmayabilirsin, düşük zekalı olabilirsin veya ailendeki genetik bir bozukluk yüzünden sakat doğabilirsin, anne babanın ekonomik düzeyi neyse o çerçevede bir ailede doğacaksın, çok zengin olmayabilirsin hatta çok fakir olabilirsin, okuyamayabilirsin, mecburen küçük yaşlardan itibaren çalışmak durumunda kalabilirsin ve hayatın boyunca ailenin maddi durumundan dolayı iyi eğitim alamadığın için sürekli çalışarak belli bir sınırın altında kalabilirsin. Bununla beraber bir ton hastalık var, kanser, ülser, alzheimer, parkinson, şeker vb bunlara yakalandın mı tedavi arayıp düzelmeye çalışacaksın. Bir de Ben de seni dünyayı yaratma amacıma uygun olarak imtihan edeceğim, bu samimiyet imtihanıdır, dünyayı mı tercih edeceksin yoksa Benim'ın rızamı mı? Bu imtihanlarda kendi içinde zorluklar taşır, işte böyle bir hayatın olabilir ama Ben bunları zorla, cebirle yapmayacağım, Benim samimiyet imtihanım hariç diğerleri hangi aileden doğacaksan o ailenin genetik geçmişine, ekonomik ve sosyal durumuna sahip olarak doğacaksın. Ey kulum soruyorum sana böyle bir hayat için dünyaya gitmek ister misin?" Kim gelmek ister ki böyle bir dünyaya? Öte yanda diğer versiyon zengin, zeki, genetik geçmişi düzgün ailelerden doğacak çocukların, daha iyi eğitim alıp, daha iyi şartlarda büyüyüp hayata daha iyi hazırlanma ihtimali var. Okumasa bile zekası sayesinde daha rahat bir hayat geçirecek geleceğe sahip olabilir. Ey kulum bu şartlar altında dünyaya gider misin? Dünyada tek sıkıntın seni samimiyet imtihanından geçireceğim, buna sabretmen olacak dese bu insan dünyaya gelmek isteyebilir. Onun bir tane sınavı olacak hayatının geri kalanı mutlu, zengin sıkıntısız geçecek. O zaman bu dünya zengin ve zeki insanlardan oluşan, rahat yaşanılan hayatının bir bölümünde bir imtihandan geçerek insanlardan oluşan bir yer olurdu. Bu yüzden Allah'ın doğmadan insanlara imkan olup "dünyaya gitmek ister misin" diye sormasının hiç bir anlamı yoktur. iyi bir hayat yaşayacağını düşünenler gelmek ister diğerleri gelmek istemez. Buradaki incelik Allah insanları fakir olmaya, zekası düşük olmaya vb zorlamıyor. Doğacağın aile ne ise bütün özeliklerini onlardan alacaksın onlar seni hayata nasıl hazırlarsa öyle yaşayacaksın. İmtihan konuları hariç Allah insanların zekasını, zengin fakir olup olmayacağını belirlemiyor. Eğer böyle olsaydı İsviçre, İsveç, Norveç, Almanya, Avustralya vb ülkelerde doğan insanların yaşam standartlarını yüksek, müslüman ülkelerde yaşayanların yaşam standardlarını düşük yapan Allah olurdu. Avrupa'daki insanların yaşam standardını yükselten insanların kendi çalışmaları, gayetleridir. Allah bir sistem kurmuş, bu sistem akıl üzerine inşa edilmiş, bu sisteme uyanlar dünya standartlarını yükseltiyor, akıllarını kullanmayanlar ise diğerlerinin sömürüsü altında yaşıyor. Tabi genel anlamıyla yazdım bu son cümleleri, bunun birçok paremetresi olduğunu biliyorum. Allah'ın "seni yaratayım mı" sorusunu soracak zaman ve mekan yoktu ama bugün elimizdeki kitaptan öğreniyoruz ki Allah insanları güzel işler yapsınlar diye yarattığını söylüyor. MülkKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 1. Mutlak iktidar Kainatın imparatorluğu, kendi elinde kudretinde bulunan ne yücedir! O, herşeye kadirdir/gücü yetendir. 2. O ki, hanginizin daha iyi iş/amel yapacağını açığa çıkarmak ve yaptıklarınızın karşılığını vermek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, çok bağışlayandır. Cennete girmek de aslında iman edip ibadet hayatının yanında salih ameller yapmaya bağlıdır. Mesela; BakaraKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 82. İman edip faydalı bir işi en iyi şekilde yapanlar ise, işte onlar cennet halkıdırlar. Onlar orada ölmeden sürekli kalacaklardır. İbadetler günün veya yılın belli dönemlerindedir ama faydalı işler yapmak bütün bir hayatı kaplamaktadır, bunları yapanların imanları varsa cennete gidecekleri bildirilmektedir. Aslında işin özeti Allah insanı ebedi cennet için yaratmıştır, tek istediği gösterdiği yola uymak, tasdik etmek. Allah'ı tasdik ettiğin zaman Allah bir şey kazanmıyor ya da tam tersi tasdik edilmediği zaman da bir şey kaybetmiyor. Kazanan ve kaybeden sadece insandır. Allah'ı ahirette görebileceğiz, insanlar o zaman "beni neden yarattın" sorusunu sorabilir mi, ne dersin? Bir kaç ayetle fikrimi söyleyeyim. Allah'ın gösterdiği yolun yani Kur'an yolunun karşılığı bu ayetlerdir. FecrKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 27. Ey içi rahat olan kişi[*]! [*] Kalpler ancak Allah’ın zikri Kur’ân ile rahatlar. Ra’d 13/28 28. Sen Rabbine dön; sen razı, Rabbin razı. 29. Kullarıma katıl[*], [*] Kim Allah’a ve Elçisine boyun eğerse onlar Allah’ın mutluluk verdiği peygamberler, doğru kişiler, bilginler ve iyilerle beraber olacaklardır. Onlar ne iyi arkadaştırlar! Nisa 4/69 30. Cennet’ime gir. sen razı, Rabbin razı ifadesi hiç bir maddi karşılığı olmayan, değil bu dünya 1000 dünyaya değişilmeyecek bir başarıdır. Bunun peşine Cennet’ime gir lafını duyan bir insanın "neden beni yaratırken bana sormadın" diyebileceğini zannetmiyorum, Allah'ın kendisinden razı olan, bu hitabı duyan kişi ebedi cennet için yaratıldığını zaten anlar. Bence bunun tam tersi tabloda da aynı şey geçerlidir. Hz Muhammed [sallallahu aleyhi ve sellem] bütün insanlığa gönderilmiş bir elçidir. SebeKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 28. Biz seni bütün insanlar için ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ama, insanların birçoğu bilmek için araştırma yapmıyor. "Uyarıcı ve müjdeci olarak gönderdik" diyor. Bu uyarı Allah'ı ve peygamberlerini inkar etmeyin, müjde ise Allah'ı ve peygamberleri inkar etmeyenlere sonsuz rahat bir hayat var. Kur'an inkar edenler için ahirette büyük pişmanlık olduğunu söylüyor, gerçeği o zaman anlayacaklar diyor. YasinKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 51. Sur'a üflenmiştir; bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkmış, Rablerine doğru dalga dalga süzülüp koşuyorlar. 52. Dediler ki “Yazıklar olsun bize! Yattığımız yerden bizi kim diriltip kaldırdı? Rahmân’ın vadettiği şey işte budur! Demek ki elçiler gerçekten doğru söylemişler.” 53. Yalnızca tek bir çığlık olur; artık onların hepsi huzurumuzda hazır bulunurlar. 54. Artık bugün hiç kimseye hiçbir şekilde zulmedilmez. Siz ancak yapmış olduğunuz şeylerin karşılığını bulursunuz. Bu ayetlerin bildirdiği durum karşısında da insanların "neden beni yaratırken bana sormadın" diyebileceğini mümkün değildir çünkü insanlar bunun yerine "keşke o elçiye biz de uysaydık" pişmanlığını yaşayacaklar. FurkanKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 25. O gün gökyüzü bulutlarla parçalanır ve bir çırpıda melekler indirilir. 26. İşte o gün gerçek hükümranlık Rahmân’ındır ve inkârcılar için çetin bir gün olmuştur. 27. O gün zalim ellerini ısırır da der ki “Ne olurdu ben de elçiyle beraber bir yol edinseydim. 28. Vah bana! Ne olurdu ben falanı yoldaş edinmeseydim. 29. O bana gelen öğütten beni saptırdı. Zaten şeytan insanı rezil edicidir.” Allah bizi yaratırken "neden beni yaratıyorsun" sorusunu soracağımız zaman ve mekan olmadığı , ahirette de üstteki iki tablo, cennet ve cehennem karşısında da bu soruyu sormanın yine bir anlamı olmayacağı için bunu düşünmenin insana hiç bir faydası yoktur. Çünkü şu an dünyadayız ve bizler Allah'ın yoluna davet edilmişiz. Bu davette emirler ve yasaklar var. Bu emir ve yasaklara bakınca da Allah neden peygamberler gönderiyor gibi sorular geliyor insanın aklına. Buna güzel bir cevap olduğunu düşündüğüm bir video var. Celaleddin Vatandaş - Allah Neden Peygamber Gönderir Allah peygamberleri çıkış yolunu göstermek için gönderdiğini söylüyor peki peygamberin getirdiği bu kitapları okuyan var mı? Müslümanlara bakın büyük çoğunluğu hatim etme derdinde. Sosyal medyada "bilmem kaç bin kere okursak şifa olur" diye mesajlar geziyor, sıkıntılara hatim okuyarak çözüm bulunmaya çalışılıyor. İnsanlara yol gösterici olarak indirilmiş Kur'an hatim etme aracına dönüştürülmüş durumda. İnsanlar çaresizliklerine Kur'an'ı Arapça'sından sanki bu dünyada veya ahirette bir şeyler olsun diye "sihirli kelimeler" gibi görmeye başlamış. Kur'an'ın mesajı değil Arapça sesinden medet umulur hale gelmiş. Halbuki Kur'an'ın üzerinde öenmle durduğu konulardan biri akıldır. "Akletmez misiniz" "ibret almaz mısınız" "ne kadar da az düşünüyorsunuz" bu cümleler her bir kaç sayfada bir tekrarlanır. Bu müslümanların haline bir örnekti. Allah Kur'an'ı bu iş için indirmemiştir. Kur'an çıkış yolu gösterir, tabi ki okuyup anlayana. Allah'ın gönderdiği kitapta yapılması zor, kötü, zararlı bir şey yoktur. Allah kendisine ve peygamberleri vasıtasıyla bildirdiği dinlere uyulmasını istiyor ve insanlara hayatlarını düzenleyen kurallar gösteriyor. ZümerKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 54. Rabbinize yönelip dönün ve O’na teslim olun! Size azap gelmeden önce! Sonra size yardım edilmez! 55. Rabbinizden size indirilenin en güzeline Kur’an’a uyun! Size azap ansızın ve hiç farkına varamayacağınız bir sırada gelmeden önce! ArafKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 35. Ey Âdemoğulları ve kızları! Size içinizden, ayetlerimi haber verip açıklayan elçiler geldiğinde, kim sakınır ve kendini düzeltirse; işte onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. 36. Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenlere gelince; işte onlar ateşin arkadaşlarıdır, onlar orada sonsuz kalıcıdırlar. EnamKovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım Nahl 98 151. De ki “Gelin, Rabbinizin yapmanızı istemediği şeyleri size okuyayım Hiçbir şeyi O’na ortak koşmayın; ana-babaya iyilikten ayrılmayın/saygısızca davranmayın! Geçim sıkıntısından dolayı da çocuklarınızı öldürmeyin.” Sizin de onların da rızıklarını besinlerini Biz yaratıyoruz. Fuhşun/utanç verici kötülüklerin; açığına da gizlisine de yaklaşmayın! Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın! O, size işte bunu vasiyet etti/emretti! Belki akledersiniz? Bu okuduğun ayetlerde söylenenler uyulamayacak kadar kötü, zor, anlamsız mıdır? Aksine dünyayı, hayatı anlamlı kılan düzenlemelerdir. Bunlar sadece bir kaç örenk ayetti. Yalnız şunun da farkındayım, bugün islam diye görünen uygulamalar islam değildir. Bunların Kur'an'dan bir dayanağı, yoktur hepsi mezhep uygulamalarıdır. Zamanla insanların Kur'an'la bağı kopmuş mezhep görüşleriyle, kitaplarıyla sabitlenmiş. Mesela Kur'an asala ve asla 10-12 yaşında çocukların evlenmesine izin vermez, Kur'an'da evlilik yaşı reşit olmadır. Bunları "doru bilinen yanlışlar" bölümünde görebilirsin. Çocukların evlenebileceği görüşü mezheplerin görüşüdür. Bu uygulamaları görüp, bunları islam, Kur'an zanneden insanların islamdan uzaklaşmasını bir nebze anlayabiliyorum. Anlayamadığım kısmı doğruları anlatanlar var, kimse bu insanları dinlemek istemiyor. Kur'an'da yukarıdaki gibi hayatı anlamlı kılan, yaşamlarımızı düzenleyen hükümler var. Bunları yeri geldikçe göstermeye çalışacağım. İnsanın neden var olduğunu, ne için yaratıldığını, Kur'an'ın insan yazması olamayacağının delillerini, insanlar için yol gösteren bir kitap olduğunu bu sitenin çeşitli bölümlerinde detaylı olarak ele aldım, alacağım

allah yılanı neden sürüngen yarattı