1 Kuran-ı Kerim’de Geçen Dualar. 1.1 Fatiha (Açılış) Suresi – Kuranda Geçen Dualar. 1.2 Bakara (İnek) Suresi 32. Ayet -Kuranda Geçen Peygamber Duaları. 1.3 Bakara (İnek) Suresi 127. ve 128. Ayetler – Kuranda Geçen Dua Ayetleri. 1.4 Bakara (İnek) Suresi 201. Ayet -Kuranı Kerimde Geçen Dualar. 1.5 Bakara (İnek) Suresi 250.
Göklerdeve yerde Allah’ın varlığını, birliğini ve kudretini gösteren öyle deliller var ki! Onlar, bu delillerle sürekli iç içe, yan yana bulunurlar, fakat üzerinde hiç düşünmeden tam bir aldırmazlık içinde onlardan yüz çevirirler! Ra'd / 2. Ayet.
Kur’an-ı Kerim’de İnsana Dair İnsanı seven, onu varlık aleminin gözbebeği olarak yaratan Allah Tealâ, insanı dünya denen bu imtihan meydanında yalnız bırakmamış ve onu peygamberler ve vahiyle desteklemiştir İnsanın kendisini, kainatı ve hadiseleri okuyup anlaması ancak vahyin kılavuzluğuyla verimli olabilecektir İnsanın, vahyin bu kılavuzluğundan yararlanabilmesi
Havva’yı vesveseleriyle kendisine nasıl inandırdığı Kur’an-ı Kerim’de şöyle aktarılmaktadır. Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, “Adem için saygı ile eğilin” dedik. İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı. Allah, “Sana emrettiğim zaman seni
Kur’an-ı Kerim’de bir peygamber olarak Hz.Muhammed (asm) ile ilgili sayılan başlıca özellikler; Allah’ın elçisi, son peygamber, evrensel peygamber, âlemlere rahmet, yüce ahlâk sahibi ve güzel örnek oluşu özellikleridir. Allah Elçisi. Hz.
Fast Money. Allah’ın varlığı ve birliği ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Allah’ın varlığının aklî delilleri nelerdir? Kur’an’da Allah’ın varlığına dair deliller nelerdir? Allah’ın varlığı konusuna temas eden hadisler...Allah inancı insanda fıtrî yaratılıştan olduğu için, insan çevreden olumsuz bir şekilde etkilenmiş olsa bile, Allah’ın varlığını ve birliğini kabullenmesi gerekir. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ’dan bahseden ayetlerin çoğu O’nun varlığını ve birliğini bildirir. Tevhid inancı yani Allah’ın ortağı ve benzeri olmadığı vurgulanır. Kur’an’da Allah’ın varlığı konusu, insan için bilinmesi tabii, zorunlu ve apaçık bir gerçek olarak kabul edilmiştir. Fıtratı bozulmamış bir insanın normal olarak Yaratanını bulacağı ifade edilmiştir. Ancak her toplumda çeşitli sebeplerle Allah’a inanmayanlar veya şüpheleri olanlar bulunabilir. İşte böyleleri için Allah’ın varlığının aklen ispat edilmesi gerekir. Bu da öncelikle Allah’ın varlığının ve birliğinin akli delillerinin öğrenilmesi ile mümkün olur. Ayrıca Kur’an ayetleri ve hadisler bu akli deliller için zengin bir kaynak oluştururlar. İslam akaidine göre Allah birdir ve tektir. Bu bir oluş, sayı yönüyle bir birlik değildir. Çünkü sayı bölünebilir ve katlanabilir. Allah böyle olmaktan münezzehtir. O’nun bir oluşu, zatında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde; Rab oluşunda ve hakimiyetinde yegane oluşundan, eşi ve benzeri olmayışındandır. İhlas sûresinde Allah’ın bir olduğu, hiçbir şeye muhtaç olmadığı, doğurmadığı ve doğrulmadığı, O’nun hiçbir denginin bulunmadığı ifade edilmiştir Kâfirûn süresinde de ibadetin ancak Allah’a yapılacağı, kâfirlerin taptıklarına önceden tapmadığı gibi, sonra da tapmayacağı açıkça bildirilir. Kur’an-ı Kerim’in pek çok sûresinde de Allah’ın birliği anlatılır ve eşi ve benzerinin bulunmadığı vurgulanır “Allah evlat edinmemiştir. O’nunla beraber hiçbir ilah da yoktur. Aksi taktirde her ilah kendi yarattığını sevk ve idare ederdi. Ve mutlaka onlardan biri diğerine üstünlük sağlardı. Allah onların yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir.”[1] “ Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka İlahlar bulunsaydı, yer ve gök kesinlikle bozulup gitmişti...”[2] Kainattaki düzen Allah’ın birliğinin en açık delilidir. Çoğunluğu Mekke’de nazil olan Kur’an ayetlerinin bir kısmı doğrudan tevhidi anlatır. Allah’ın birliğini ikrar etmek ve her çeşit ortağı O’ndan uzak tutmakla gerçekleşen tevhid, İslam dininin en önemli özelliğidir. Her türlü beşeri sıfatlardan uzak bir Allah inancı, İslâm’ı hem cahiliyye putperestliğinden hem Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi dinlerin sonradan bozulmaya uğramış şekillerinden, hem de diğer batıl dinlerden ayırır. I. ALLAH’IN VARLIĞININ AKLÎ DELİLLERİ Bir kısım İslam alimlerine göre insandaki yüce bir yaratıcıya inanma ihtiyacı, yaratılıştan olduğu için Allah’ın varlığına dair dışarıdan deliller aramaya, hatta mantıkî ve aklî deliller sunmaya ihtiyaç yoktur. Fıtratı bozulmamış olan, ruhu hastalanmamış her insan Allah’ın var ve bir olduğunu bilir ve anlar. Yoksa Allah’ın varlığına dair deliller sadece insanı uyarmak ve içindeki şuurunu artırmak içindir. Nasıl ki, mıknatıs ile demir birbirine yaklaşınca mıknatıs demiri çeker. Çünkü bu onun yaratılışında gizlenmiştir. İşte insan da yaratılış özelliği fıtratı bozulmadıkça aklı ve vicdanı yardımıyla Yaratınını bulacaktır. Çünkü insan, kendi iç dünyasına ve dış dünyada Allah’ın varlığını ispat eden şeylere bakarak, Allah’ın varlığını bunlardan anlayabilecek özellikte yaratılmıştır. Zira insanın kendi yaratılışı da bizzat Allah’ın varlığının açık bir delilidir. İslam bilginlerinin çoğuna göre insan, kendi varlığı ve kainat üzerinde tefekkür ederek Allah’ın varlığına dair deillere ulaşabilecek akla ve şuura sahiptir. “O’nu gözler idrak edemez. Fakat O, gözleri idrak eder.”[3] ayeti, Allah’ın duyularla doğrudan doğruya idrak edilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Fakat duyular, asıl Allah’ı tanıyacak olan akla ve kalbe malzeme temin ederler. Bu malzeme de yaratılmış olan her şeydir, kainatın ahenk ve düzenidir. İnsan aklı ile bu işaret ve delillerden hareketle Yaratıcıyı bulmaya çalışır. Bir ayette “İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki, Allah’ın, gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun...”[4] buyrulmuştur. Alimlerin hem dış dünyanın gözlemlenmesi, hem de bizzat insanın kendi yaratılışının incelenmesi sonucu ortaya koydukları Allah’ın varlığını ispat eden deliller şunlardır 1- Fıtrat Delili Yaratılışı bozulmamış ve acziyetinin farkında olan her insan, sonsuz kudret sahibi bir yaratıcıyı kabul eder. Allah’ın varlığına inanmak insanda tabii bir duygu ve şuur halidir. İnsandaki Allah şuurunun oluşumu fıtri olduğundan sağlıklı her insanda doğuştan vardır. Bu fıtrat duygusuyla Allah’a inanmaya Kur’an şöyle davet eder “Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.”[5] “İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak o zararın giderilmesi için bize dua eder. Fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider...”[6] 2- Hudûs Delili Kelam bilginlerinin meşhur bir delilidir. Âlemin ve ondaki varlıkların sonradan var olduğu gerçeğinden hareketle âlemin bir var ediciye bir yaratıcıya muhtaç olduğu, bu düşünceden hareketle de Allah’ın varlığını ispatlayan bir delildir. Çünkü bu kainatta her varlık, sonradan meydana gelmiştir ve var olmayı da kendi istememiştir. Onların bir zaman ve mekanda var olmasını isteyen bir var edici yaratıcı olmalıdır. O da Allah’tır. “İnsan düşünmezmi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı hâlde biz kendisini yaratmışızdır.”[7] ayeti hudûs delilinin anafikrini ifade eder. 3- İmkân Delili Bu delil daha çok İslam âlimlerinin, alemin vacip’’ varlığı zorunlu değil, mümkin’’ varlığı da yokluğu da mümkün bir varlık olduğu ve var olmak için bir sebebe ihtiyaç duyduğu esasından hareketle Allah’ın varlığını ispat ettikleri bir delildir. “Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar ?”[8] ayeti, imkan deliline bir örnektir. 4- Nizam Delili Bu delil ile, tabiatta cereyan eden olaylarda duyularla idrak edilebilen büyük ahenge ve şaşmaz düzene bakılarak, alemdeki bu düzenin, her şeyi bilen ve her şeye güç yetiren bir yaratıcının eseri olduğu ifade edilir. Bu delile gaye, hikmet, itkan ve inayet delili adı da verilir. “İnsanlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı ?”[9] ayetlerinde nizam delilinden misaller bulmak mümkündür. Nizam delili aynı zamanda Allah’ın eşinin, denginin, benzerinin olmadığı, O’nun tek olduğunu tevhid da gösterir. “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka İlahlar bulunsaydı, yer ve gök kesinlikle bozulup gitmişti...”[10] Allah’ın Varlığına Dair Akli Delillere Örnekler Günümüzde Allah’ın varlığına dair ileri sürülen deliller, genellikle materyalizmin tesadüf iddiasının ve evrimciliğin[11] reddedilmesini hedef almaktadır. Mantık kuralları içinde kalmak şartıyla kâinatın var oluşunda göz önünde bulundurulabilecek üç ihtimal vardır Kâinat kendiliğinden var olmuş, kendi kendisini yokluktan varlığa çıkarmıştır. Kainat tesadüfen meydana gelmiştir. Bu kainatı yaratan ve ondaki düzeni sağlayan bir yaratıcı vardır. O da Allah’tır. Bizim ispatlamak istediğimiz ihtimal üçüncüsüdür. Ancak ilk iki ihtimalin yanlışlığını ortaya koymamız gerekir. 1- Birinci İhtimal Kâinatın oluşumunda böyle bir ihtimalden söz etmek, mantık dışıdır. Çünkü, sebep-sonuç kanununa göre, her sonucun bir sebebi, her eserin bir müessiri her yaratılanın bir yaratıcısı vardır. Kâinat da var olduğuna göre, onu da var eden bir sebep vardır. Kainatın kendi kendine var olması, ressam olmadan çok güzel bir tablonun kendiliğinden ortaya çıkması, işci ve ustalar olmaksızın binanın kendi kendine ortaya çıkmış olması gibi, aklın ve mantığın kabul edemeyeceği bir düşünce biçimidir. Şair Necip Fazıl bu gerçeği şöyle ifade eder Yön yön sarılmışım ne yana baksam, Sarılan olur da saran olmaz mı? Kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam; Geçip de aynaya soran olmaz mı? Yine bir başka şair de durumu şöyle özetler Olduysa yok iken bu mekân kendi kendine, Ey usta yükselirdi şu han kendi kendine!.. Damlarda diktiğin bacalar söylüyor sana, Nâr[12] olmadan tüter mi duman kendi kendine?.. Bir kez bıraksa hâline ya bağı bahçıvan, Buğdaydan ayrılır mı saman kendi kendine? Devrânı döndüren yüce bir kudret olmasa, Hiç şaşmadan döner mi cihan kendi kendine?.. Kainatın var olmak için bir başka sebebe ihtiyaç duymadığı ihtimalinin ne kadar çürük ve mantık dışı olduğunu, Kur’an-ı Kerim şu ayette bildirir “Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar”[13] 2- İkinci İhtimal Kainatın tesadüfen meydana gelmesi ihtimali de en az birincisi kadar akıl ve mantık dışıdır. Çünkü yeryüzünü, insanları, hayvanları, bitkileri ve diğer varlıkları meydana getiren şeyin tesadüf olması mümkün değildir. Milyonlarca seneden beri, bir milimetre bile sapmadığı yörüngesinde dünyayı döndüren bir irade vardır. Çok büyük olmalarına rağmen güneşi ve gezegenleri bir yörünge üzerinde birbirleriyle çarpışmadan, dehşet verici bir süratle hareket ettiren şeyin tesadüf olmasını hangi akıl kabul edebilir? Onlarca trilyon hücreden oluşan insanın bedenin organların harika bir şekilde çalışması ve bunlar arasındaki irtibat, düzen ve ahengin tesadüfe bağlanması elbette mümkün değildir. Kur’an-ı Kerim tesadüfü reddederken, yaratılış hakikatini insanlığın idrakine şöyle sunar “Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. Böyle iken yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.”[14] 3- Üçüncü İhtimal İlk iki ihtimalin yanlışlığı ortaya konulunca artık akıl için üçüncü ihtimali kabullenmekten başka çıkar yol yoktur. O da, bu kainatı yaratan ve ondaki düzeni sağlayan sonsuz ilim ve kudret sahibi bir Yaratıcının var olmasıdır yani O’nun varlığına inanmaktır. Bu yaratıcı da yüce Allah’tır. Bir ayette şöyle buyrulur “ ... Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? ..”[15] Akaid ve kelam âlimleri, alemin yaratıcısı olan Yüce Allah’ın birliğini ispatlamak için de çeşitli deliller kullanmışlardır. Bu delillerden biri şudur Bir an, sonsuz irade ve kudrete sahip iki ilâhın tanrının var olduğu düşünelim. Bu iki ilah kainatı yaratma konusunda aralarında; ya anlaşacaklar, ya da anlaşmazlığa düşeceklerdir. Eğer anlaşmazlarsa, iki sonsuz irade ve kudret arasında çatışma meydana gelir. Kainatı ikisi de kendisi yaratmak isteyeceğinden ikisi de yaratamaz dolayısıyla, o zaman da alem oluşmaz veya iki tane kainat oluşması gerekirdi. Halbuki şuan bir kainat vardır. Eğer bu iki ilah, aralarında anlaşmışlarsa, bu anlaşma, bir mecburiyet sonucu olur. Zira her ikisi de bazı isteklerinden vazgeçmek zorunda kalacak. Bu durumda her iki ilahın da bir yönüyle eksik iradeli veya aciz kalması söz konusudur. Her iki ilah da tam olarak kendi istediği gibi bir kainat yaratamayacaktır. Dolayısıyla iradesi eksik veya aciz bir varlığın ilah olması sözkonusu değildir. Çünkü ilah demek, sonzuz iradeye sahip dilediğini dilediği zaman yapacak sınırsız bir kuvvet ve kudrete sahip varlık demektir . İlah âciz olamaz. Bütün bu ihtimaller imkansız olunca, alemin yaratıcısı olan tek bir yüce ilahın yani Allah’ın birliği de zorunlu olur. II. KUR’AN’DA ALLAH’IN VARLIĞINA DAİR DELİLLER Kur’an-ı Kerim, Allah’ın varlığını çok açık bir gerçek olarak bildirir “Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?” [16] Yine bir başka ayette de şöyle buyrulur “ ... Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? ..”[17] Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın varlığı, birliği ve yüce kudretinin delillerini seyredebilmek için insanın tefekkür etmesi gereken bazı gerçekler şöyle bildirilmiştir 1- Büyük bir kudret, ilim eseri olan insanın yaratılışı, onun akla durgunluk veren vücut yapısı, organları ve fonksiyonları dikkate alındığında, bunların Allah’ın yüce varlığına işaret ettikleri görülecektir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de iki ayrı yerde şöyle buyrulmuştur “Andolsun biz insanı çamurdan bir özden yarattık. Sonra onu sağlam bir karargahda nutfe haline getirdik. Sonra nutfeyi embriyo alaka yaptık. Peşinden embriyoyu bir et haline getirdik. Bu bir parçacık eti kemiklere çevirdik, bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratılışla insan haline getirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah, pek yücedir.”[18] 2- Bozulması ve aksaması olmayan mükemmel bir tabiat düzeni içindeki yer yüzünün, dağlar ve denizler göklerin ve yerin birbiriyle ahenkli olarak kusursuz yaratılışı Allah’ın varlığının delilidir. Yeryüzünün mevsimden mevsime değişik şekillere bürünmesi, yeryüzünün insanın barınması için elverişli olması, yer küreyi koruyan atmosferin, yerde ve gökte bulunan herşeyin insan emrine verilmiş olması Allah’ın varlığını, engin ilim ve kudretini göstermektedir. Bu konudaki ayetlerden birinde şöyle buyrulur “Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki? Onu nasıl bina etmişiz ve nasıl donatmışız? Onda hiçbir çatlak da yok. Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada gönül açan her türde bitkiler yetiştirdik. Allah’a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ibret vermek için bütün bunları yaptık.”[19] 3- Bütün canlıların ana maddesini oluşturan su, suyun müjdeleyicisi ve bulutların sevk edicisi olan rüzgar, insanların pek çok ihtiyaçlarını gideren ateş yaratılışı da Allah’ın varlığına işaret etmektedir. Bu tip ayetlere örnek olarak şunlar gösterilebilir “Gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.”[20] “İnsan yediğine bir baksın. Şöyle ki Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar sizin ve hayvanlarınızın istifadesi içindir.”[21] 4- Ay, güneş, yıldız ve gezegenlerin bağlı bulunduğu değişmez düzen, gündüzün insanın geçimi için, gecenin de uyku ve dinlenmesi için yaratılmış oluşu, bütün bunlar ve bunların insanlara ve canlılara sağladığı faydalar, Allah’ın varlığının delileridir. Ayetlerde şöyle buyrulur “Sizin için geceyi örtü, uykuyu da istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma zamanı yapan O’dur.”[22] “Gece onlar için bir ibret alametidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler. Güneş kendisi için belirlenen yerde döner. İşte bu aziz ve alîm olan Allah’ın takdiridir. Ay için de birtakım yörüngeler takdir ettik. Nihayet o eğri hurma dalı gibi olur da geri döner. Ne güneş aya yetişebilir. Ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörünge de yüzerler.”[23] Bunların yanı sıra Kur’an’da insanın inat ve kibir engellerini aşabildiği, gaflet perdesinden kurtulduğu zamanlarda mutlaka Allah’a yöneldiği ve O’na yalvardığı birçok ayetle ifade edilmektedir. İnsanın yaratılışında bulunan bu temel özellik sebebiyledir ki Kur’an-ı Kerim insanları uyarmakta, Allah’ı hatırlatıp insanlara yol göstermektedir. Yine insandan kendi varlığı ve kainat üzerinde tefekkür etmesini yaratılıştaki hikmet ve incelikleri anlamasını beklemektedir. III. ALLAH’IN VARLIĞI KONUSUNA TEMAS EDEN HADİSLER Peygamber Efendimiz’den Allah’ın varlığı ile ilgili olarak sonraki alimlere, imkan, hüdûs, gâye ve nizam delilleri konusunda ilham kaynağı olacak hadisler nakledilmiştir. Hz. Peygamber bir gece sabaha yakın kalkmış, dışarıya çıkıp göğe bakmış ve şu ayetleri okumuştur “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akıl sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. Onlar ayakta dururken, otururken, yanları üzerinde yatarken, Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler de Rabbimiz, bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi ateşin azabından koruderler’.” Peygamberimiz daha sonra eve dönü bir müddet istirahat ettikten sonra dışarı çıkmış, göğe bakarak aynı ayetleri okumuş ve abdest aldıktan sonra namaz kılmıştır.”[24] Yemen halkından bir grup, gelerek, “Ey Allah’ın elçisi! Dinin hükümlerini öğrenmeye ve alemin ilk yaratılışının nasıl olduğunu sormaya geldik.” demişler. Peygamberimiz de كَانَ اللهُ وَلَمْ يَكُنْ شَيْءٌ قَبْلَهُ “Allah vardı ve O’ndan önce hiçbir şey yoktu...”[25] cevabını vermiştir. Bedir harbinden sonra müşrik esirlerin salıverilmesi konusunda görüşmeler yapmak üzere Medine’ye gelen Kureyş ileri gelenlerinden Cübeyr b. Mut’ım, henüz müslüman olmamıştı. Bir akşam namazında “Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar.”[26] anlamındaki ayetleri okuyan Peygamberimizi dinledi. Bu âyetlerin manasının tesirinde kalan Cübeyr son derece duygulandı ve “O ayetleri dinlerken nerdeyse kalbim yerinden fırlayacaktı.” Dedi. Nitekim bu olay onun gönlünü İslam’a ısındıran bir kıvılcım olmuştur.[27] Görüldüğü gibi Peygamberimizin hadislerinde Allah’ın varlığının akli ve nakli pek çok delilini bulmak mümkündür. Bu hadisler dikkatle incelenirse, imkan, hüdûs, nizam ve gaye delillerine kaynak ve örnek oluşturdukları görülecektir. IV. ALLAH SEVGİSİ Gerçek mü’min, Allah’ın güzelliğini ve büyüklüğünü kavrayan, lütfunu bekleyen, iyiliklerini ve nimetlerini bilen kimsedir. Bu idrakteki kul Rabbini sever, kalbi sürekli Allah’la meşgul olur, davranışlarında onun rızasını ve memnuniyetini kazanmayı hedefler. Kul, Allah’a, peygamberine ve getirdiklerine inanmakla, Allah’ın emirlerini yerine getirmekle ve yasaklarından kaçınmakla Allah’a sevgisini gösterir. Gerçek iman, Allah’ sevgisini canından daha ileri tutan kimsenin imanıdır. Mü’min, Allah’a bu şekilde inanınca, onun sevgisi bütün söz, fiil ve davranışlarında ortaya çıkar. Yüce Allah Kur’an’da mü’minlerdeki Allah sevgisinin nasıl olması gerektiğini şöyle bildirir “De ki Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz alış verişler, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, Rasulûnden ve Allah yolunda savaşmaktan, daha sevgili ise artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”[28] Allah sevdiği ve kendisini seven mü’minler hakkında şöyle buyurur “Ey iman edenler, sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah, sevdiği ve kendisini seven mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu Allah’ın dilediğine verdiği lütfudur. Allah’ın lütfu, ilmi geniştir.”[29] Mü’minin En Önemli Özelliği Allah’ı sevmek mü’minin en mühim özelliğidir. Allah sevgisini tadan kalp başka bir sevgiyi aramaz. Bunun içindir ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur “Üç şey kimde bulunursa, o imanın zevkine ulaşır Allah ve Rasulünün kendisine her şeyden daha sevgili olması, kişinin ancak Allah için sevmesi, kâfirliğe dönmekten ateşe atılırcasına nefret etmesi.”[30] Allah sevgisi, Allah’ın vermiş olduğu sonsuz nimetlerin idraki içinde olan kişinin hayatına yön verir, iyiye, doğruya ve güzele yöneltir. Allah’ı seven, O’nun emrine ve O’nun peygamberi olan Hz. Muhammed’e itaat eder, hayatına bu doğrultuda yön verir. Ayeti kerimede buyrulur “De ki Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.’”[31] Kur’an-ı Kerim’de mü’minlerin, Allah’ı sevmesinden söz eden ayetler bulunduğu gibi, Allah’ın da sevdiklerinden ve sevmediklerinden bildiren ayetler vardır. Allah, iyilik yapanları, tevbe edenleri, temizlenenleri, kendisine karşı gelmekten sakınanları, sabredenleri, tevekkül edenleri, adaletli davrananları ve kendi yolunda savaşanları sever. Haddi aşanları, bozguncuları, kâfirleri, zalimleri, kibirlenenleri , savurganları, hainleri sevmez. Allah’ın kulunu sevmesi kulu için mutluluk kaynağıdır. Çünkü bu sevgiyi O’nun yardımı ve koruması, kulunu başarılı kılması, lütuf ve ikramları takip eder. Peygamberimizin Duası Konuyu Peygamber Efendimizin duasıyla bağlayalım “Allahım! Senden Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim.”[32] [1] İbrahim sûresi, 10. ayet [2] Enbiya sûresi, 22. ayet [3] En’am sûresi,103. ayet [4] Fussilet sûresi,53. ayet [5] Rum suresi, 30. ayet [6] Yûnûs sûresi,12. ayet [7] Meryem, sûresi, 67. ayet [8] Tûr sûresi, 35. ayet [9] Gaşiye, sûresi, 17. 20. ayetler [10] Enbiya sûresi, 22. ayet [11] Materyalizm, maddeyi ezelî ve yegane gerçeklik sayan, ruhu ve dini inkar eden anlayış, maddecilik. Evrimcilik Evrimi bütün canlı-cansız varlıkların esası kabul eden, evrendeki gelişme ve başkalaşımın oluşumunda ilahi irade ve yaratmayı inkar eden düşünce biçimi. [12] Ateş [13] Tûr, sûresi, 35-36. ayetler [14] Ra’d sûresi, 14. ayet [15] İbrahim sûresi, 10. ayet [16] Fatır suresi, 3. ayet [17] İbrahim sûresi, 10. ayet [18] Mü’minûn sûresi, 12- 14. ayetler [19] Kaf sûresi, 9-10. ayetler [20] Abese sûresi, 24-32. ayetler [21] Furkân sûresi, 47. ayet [22] Kaf sûresi, 6-8. ayetler [23] Yasin sûresi, 37- 40. ayetler [24] Müslim, Tahâret. 15. [25] Buhari, Tevhid, 22. [26] Tûr sûresi, 35-36. ayetler [27] Buhâri, Tefsir, sûre Tûr. [28] Tevbe sûresi, 24. ayet [29] Mâide sûresi, 54. ayet [30] Buhârî, İman, 9. 14. [31] Ali İmran suresi, 31. ayet [32] Tirmizî, Daavât 73, Tefsîrü’l-Kur’ân 39 Kaynak İslam Akaidi, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
Kuran'ı Kerim'de yer alan temel konular Kur'an okumak bir ibadettir. Her bir harfine sevap verilir. Ve her Müslüman; hayatının, gününün değişik saatlerinde bu ibadeti yerine getirmeye çalışır. Peki Yüce kitabımızdaki en temel konuları biliyor musunuz? ur'an okumak bir ibadettir. Her bir harfine sevap verilir. Ve her Müslüman; hayatının, gününün değişik saatlerinde bu ibadeti yerine getirmeye çalışır. Kur'an okurken ön hazırlık olarak muhakkak yerine getirmemiz gereken husus, gusül abdestini almamız gerektiren bir hal varsa onu yerine getirmiş olmamızdır. Cünüp, hayız ve nifas halinde olan, dua ayetleri hariç Kur'an okuyamaz. Müslümanların Kur'an okuması için zorlaştırıcı kurallar getirmenin pek bir yararı yoktur. Aşağıdaki maddeler sıralanırken de böyle bir gaye güdülmemiştir. Ancak şu husus hiçbir zaman unutulmamalıdır ki; Kur'an okuyan kişi Yüce Allah'la bir diyaloğa geçiyor demektir. Allah'la yapılacak bu kitabî görüşmeye de, Müslüman, bazı ön hazırlıklarla gelmedir. Aşağıda belirlediğimiz maddeler adap çizgisindeki kurallardır. Kur'an'dan alacağımız feyiz ve bereketin kalıcı olmasına katkı sağlayacak hususlardır. Çoğunun farz anlamında bir mecburiyeti yoktur. Ancak yerine getirilmesi de güzel görülmekte olup, Peygamber Efendimizin uyguladığı işlerdir. Şunu da hemen belirtelim ki amaç; Kur'an'la, onun içeriğiyle tanışmak, anlamak ve yaşamaktır. Bunu sağlamak için herkes gereken hassasiyetle kendine bir yol okuma adabı için bazı kurallar1. Abdest almak. Abdestsiz okunabilse bile bu durum hoş görülmemektedir. Hayız, nifas ve cünüp iken, dua ayetleri hariç kesinlikle okunmaz. 2. Mümkünse kıbleye dönmek... 3. Temiz bir yerde olmak. Hamam, lavabo, haram işlenen, oyun oynanan, içki içilen mekânlarda Kur'an okunmaz. 4. Elbisenin temiz olması. İdrar, kan, pislik bulaşmış bir elbiseyle Kur'an okunmaz. Boyalı veya çamurlu iş elbiseleri olanlar için bir sakınca yoktur. 5. Euzu besmele ile başlamak. 6. Okurken esnediğimizde beklemek... 7. Günün her vaktinde mümkün olmakla birlikte, şafak ve gece vakti okumak daha bereketlidir. 8. Bulunduğumuz yerde gürültü veya başka bir program varsa ya sessiz okumalı veya ertelemeliyiz. 9. Mümkünse oturarak okumak... Ancak ayakta, yürüyerek, yatarak, vasıtada okumanın da bir sakıncası yoktur, üstelik bunun farklı bir güzelliği de vardır. 10. Sesimizi güzelleştirerek, gülmekten ve laubali hareketlerden kaçınarak okumak... Gereği yokken yüksek sesle okumamak. 11. Manasını düşünerek okumak... Arapça bilmiyorsak meal ve tefsirden muhakkak okumak... 12. Rahmet, cennet ve müjde ayetlerini okurken sevinmek, sesimizi hafifçe yükseltmek, azap ve cehennem ayetleri okurken sesi düşürmek ve azaptan Allah'a sığınmak gerekir. 13. Tecvid kurallarına uymak, harf, hareke ve mahreçlere dikkat etmek... 14. Kur'an okuma sona erince 'Sadakallahül azim Yüce Allah doğru söyledi, tasdik ediyorum' demek... 15. Okuma bitince Kur'an'ı açık tutmamak, yüksek bir yere koymak, üzerine bir şeyler koymamak... 16. Manasını bilmediğimiz ayetlere kafadan anlamlar ve yorumlar getirmemek... 17. Secde ayetleri okunmuşsa hemen veya bitirdikten sonra secde etmek... 18. Duha suresinden itibaren besmeleden önce tekbir getirmek... 19. Kalkmadan önce kısa bir dua ve Fatiha okumak... 20. Günde en az bir sayfa da olsa mealiyle okumak, böylece Allah'la günlük bir bağ kurmak... Bundan daha büyük bir zevk ve haz temel konuları* 1. İman ve tevhid Allah'ın varlığı ve birliği başta olmak üzere sıfatları, isimleri ve yaratıcılığıyla ilgili ayetler. * 2. Nübüvvet Başta Hz. Muhammed sav olmak üzere peygamberler ve peygamberlik, kitaplar ve melekler ile ilgili ayetler. * 3. Ahiret Kıyamet Öldükten sonra hayatın varlığı, hesap, mizan. * 4. Cennet ve Cehennem Vaad ve vaid Allah'ın emirlerine uyan ve yasaklarından kaçınanların cennetle mükâfatlandırılacağı, Allah'a isyan edenlerin de cehennemle cezalandırılacağı. * 5. İbadetler Bir müminin yapmakla yükümlü olduğu namaz, oruç, hac, zekât gibi ibadetler. * 6. Muamelat İslam Hukuku Fert, toplum ve devlet ilişkilerini düzenleyen bir takım hükümler, hukuk kuralları. Alışveriş, emanet, bağış, vasiyet, miras, aile hayatı, nikâh ve boşanma gibi temel hükümler. * 7. Ukubat İslam Ceza Hukuku Toplumun düzenini bozan, temel hak ve hürriyetleri tehdit eden ve insan haklarını çiğneyen kişilere uygulanacak cezalar. * 8. Ahlak Kişinin her zaman ve zemine uyması gereken; ana-babaya hürmet, insanlara iyi davranma, haram olan şeyler, kötülükler ve bunlardan kaçınma, doğruluk, merhamet, sevgi... gibi konular. * 9. Nasihat ve tavsiyeler Allah'ı, ahireti, hesabı unutmama, dünyaya bağlanmama gibi konulardaki tavsiyeler. * 10. İlmi gerçekler ve tefekkür Aklımızı kullanma, tefekkür etme, kâinatta var olan hakikatleri araştırma emirleri. * 11. Geçmiş milletlerin kıssaları Eski dönemlerde yaşamış peygamberler, kötülük önderleri ve değişik toplumlardan bahseden olaylar. * 12. Dua ve zikir Allah'la irtibatı sürekli kılacak dua ve Allah'ı anma ifadeleri. * 13. Cihad ve şehadet Dini ve kutsal olanı korumaya yönelik, sürekli diri ve canlı olmayı, hazırlıklı olup gerektiğinde Allah yolunda canımızı vermemizi emreden ayetler.
Kur'an-ı Kerim'de dua ile ilgili ayetler geniş bir yer tutar. İki yüz kadar ayet doğrudan doğruya dua konusundadır. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de "De ki; duanız kulluğunuz olmasa Rabbim size ne diye değer versin." buyurarak insanın ancak Allah'a olan bu yönelişiyle değer kazanabileceğini belirtir. Öyle ki Peygamber Efendimiz "Dua, ibadetin özüdür." olarak buyurur. Aynı sebeple en önemli ibadet olan namaz, dua salât kelimesiyle ifade edilir. Sizler için, Kur'an-ı Kerim'de geçen Allah'ın Müslümanlara öğrettiği duaları derledik. Giriş Tarihi 0930 Güncelleme Tarihi 0937 2 35 "Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin." Bakara Suresi, 127. ayet 3 35 "Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et; zira tövbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin." Bakara Suresi, 128. ayet 4 35 "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım." Bakara Suresi 67. ayet 5 35 "Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!" Bakara Suresi, 201. ayet
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Alıntı misafir adlı kullanıcıdan alıntı Arkadaşlar Kur'an'da niçin çoğunlukla Allah'a iman konusundan bahsedilir? Kur'an'da birincii şart Allaha iman konusudur rabbim ilk ona inanmamızı bize emreder Kuranı Kerimde yer alan 13 temel konu Kur'an'ın temel konuları * 1. İman ve tevhid Allah'ın varlığı ve birliği başta olmak üzere sıfatları, isimleri ve yaratıcılığıyla ilgili ayetler. * 2. Nübüvvet Başta Hz. Muhammed sav olmak üzere peygamberler ve peygamberlik, kitaplar ve melekler ile ilgili ayetler. * 3. Ahiret Kıyamet Öldükten sonra hayatın varlığı, hesap, mizan. * 4. Cennet ve Cehennem Vaad ve vaid Allah'ın emirlerine uyan ve yasaklarından kaçınanların cennetle mükâfatlandırılacağı, Allah'a isyan edenlerin de cehennemle cezalandırılacağı. * 5. İbadetler Bir müminin yapmakla yükümlü olduğu namaz, oruç, hac, zekât gibi ibadetler. * 6. Muamelat İslam Hukuku Fert, toplum ve devlet ilişkilerini düzenleyen bir takım hükümler, hukuk kuralları. Alışveriş, emanet, bağış, vasiyet, miras, aile hayatı, nikâh ve boşanma gibi temel hükümler. * 7. Ukubat İslam Ceza Hukuku Toplumun düzenini bozan, temel hak ve hürriyetleri tehdit eden ve insan haklarını çiğneyen kişilere uygulanacak cezalar. * 8. Ahlak Kişinin her zaman ve zemine uyması gereken; ana-babaya hürmet, insanlara iyi davranma, haram olan şeyler, kötülükler ve bunlardan kaçınma, doğruluk, merhamet, sevgi. gibi konular. * 9. Nasihat ve tavsiyeler Allah'ı, ahireti, hesabı unutmama, dünyaya bağlanmama gibi konulardaki tavsiyeler. * 10. İlmi gerçekler ve tefekkür Aklımızı kullanma, tefekkür etme, kâinatta var olan hakikatleri araştırma emirleri. * 11. Geçmiş milletlerin kıssaları Eski dönemlerde yaşamış peygamberler, kötülük önderleri ve değişik toplumlardan bahseden olaylar. * 12. Dua ve zikir Allah'la irtibatı sürekli kılacak dua ve Allah'ı anma ifadeleri. * 13. Cihad ve şehadet Dini ve kutsal olanı korumaya yönelik, sürekli diri ve canlı olmayı, hazırlıklı olup gerektiğinde Allah yolunda canımızı vermemizi emreden ayetler.
Ehlader Araştırma Bölümü Oruç insanoğluna farz kılınmış yani yapılması zorunlu olan ibadetlerden bir tanesidir. Ramazan ayının rahmet ve bereket ayı olarak anılması bu manada çok isabetlidir. 364 günden daha hayırlı bir gün olan Kadir gecesi bu aydadır. O Kadir gecesi ki; Allahu Teala o geceye “Bin aydan daha hayırlıdır” diyor. Bin aydan daha hayırlı olan bu gece de insanları kurtuluşa, felaha ulaştıran ve aydınlatan yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bu ay da indirildi. Bu mahiyet de internet de detaylı bir anlatım mevcut değildi. Oruç kelimesinin geçtiği tüm ayetleri Arapça ve Türkçe meal olarak bir araya topladık… 13 Ayet-i Kerime'de oruç insanların üzerine farz kılınmış. Sağlımız yerinde ve mazeretimiz yoksa oruç mutlaka tutulmalıdır… Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûntettekûne. "Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilerin üzerine yazıldığı farz kılındığı gibi sizin üzerinize de yazıldı farz kılındı. Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz." BAKARA/183 * * * Eyyâmen ma'dûdâtma'dûdâtin, fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uharuhara ve alellezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu miskînmiskînin, fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun lehlehu, ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta'lemûnta'lemûne. "Farz kılınan oruç sayılı günlerdir. Fakat sizden kim hasta veya yolculukta olursa, o taktirde tutamadığı günlerin sayısı, diğer başka günlerden oruç tutarak tamamlanır. İhtiyarlıktan veya iyileşmesi umulmayan bir hastalıktan dolayı ona oruç tutmaya güç yetiremeyenlerin, bir yoksulu sabah, akşam doyuracak kadar bir fidye vermesi gerekir. Artık kim isteyerek gönülden bir hayır yaparsa orucunu veya fidyeyi artırırsa,işte o, kendisi için bir tutmak sizi için daha hayırlıdır, keşke bilseydiniz." BAKARA/184 * * * Şehru Ramadânellezî unzile fîhil kur'ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkânfurkâni, fe men şehide minkumuş şehra fel yesumhyesumhu, ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uharuhara yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûnteşkurûne. "Ramazan ayı ki, insanlar için hidayete erdirici hidayete erme, Allah'a ulaşma vesilesi ve beyyineler açık deliller ve ispat vasıtaları ve Furkan hakkı bâtıldan ayırıcı olarak Kur'ân, Hüda tarafından onda o ayın içinde indirildi. Artık içinizden kim bu aya yetişir de ramazan ayını görüp şahit olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde tutamadığı günlerin sayısı diğer günlerde oruç tutarak tamamlanır. Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. Size bu kolaylık sayıyı tamamlamanız ve sizi hidayet erdirdiği şeye karşılık sizin de Allah'ı tekbir etmeniz yüceltmeniz içindir. Umulur ki böylece siz bütün bu kolaylıklara şükredersiniz." BAKARA/185 Bir önce ki ayette orucun hükmü ve felsefesi anlatıldıktan sonra, oruç hükmünün ağırlığını hafifletmek için bu ayet bir kaç hükmü daha gündeme getiriyor. Bu hükümleri şöyle özetleyebiliriz Sizler yıl boyunca veya önemli bir bölümünü oruç tutmakla yükümlenmediniz ve sadece sayılı günler oruç tutacaksınız. Hastalar, yaşlılar, gebe kadınlar, emziren kadınlar ve bunun gibi oruç tutamayan kimselerin orucunu yiyebilir, lakin karşılığında fidye veya keffaret ödemesi gerekir. Fidye miktarı her gün için aç bir insanı doyuracak kadardır. Lakin eğer biri bir kişinin yerine daha fazla insanı doyurmak isterse daha da iyidir. Yine yolculuk yapan insanlar da oruç hükmünden muaf tutulur, ancak Ramazan ayından sonra oruç tutmadığı günlere göre oruç tutması ve kazasını yerine getirmesi gerekir. Ayetin sonunda bir kez daha oruç tutmanın daha iyi olduğu ve bu ibadetin hayır ve sevabını bilen herkes keşke ben de oruç tutabilseydim diye arzu edeceğini vurguluyor. Bakara suresinde oruçla ilgili üçüncü ayette şöyle okumaktayız "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır." Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. Oruç hükmü ve felsefesi ve ne kadar süre ile oruç tutulacağı beyan edilen önceki ayetlerin devamında bu ayet oruç tutulacak özel günleri açıklarken şöyle buyurmakta O sayılı günler ramazan ayının günlerinden ibarettir ki özel imtiyazı söz konusudur. Ramazan ayı, yüce Allah'ın ayıdır ve başka aylarda olmayan faziletlere sahiptir. Gerçekte zaman ve mekan kavramları kendi başına hiç bir fazilet taşımaz ve bunlara imtiyaz ve fazilet kazandıran şeyler, o zaman veya mekanda yaşanan önemli hadiselerdir. Bu ayette yüce Allah ramazan ayının faziletini, bu ayda Kuran'ı Kerim'in nazil oluşu ile açıklıyor ve yine Kuran'ı Kerim'in bazı güzel sıfatlarını beyan ediyor. Kuran'ı Kerim hidayete erdirendir ve insanları doğru yola yönlendirir. Kuran'ı Kerim ayrıca hidayet işaretlerini içerir, yani insanları hidayete erdirmenin yanı sıra onlara hakkı batıldan ayırt etme gücü de kazandırır ve böylece yanlış yola saplarını engeller. Ayetin sonunda ise üç konuya işaret ederken yüce Allah'ın sizlerden bir kaç görevi yerine getirmenizi istemek için oruç hükümlerini beyan ettiğini buyurur. İlkin oruç tuttuğunuz günleri tamamlayın ve eğer hastalık veya yolculuk gibi sebeplerden ötürü eksik gününüz varsa, daha sonraki günlerde tamamlayın. İkincisi, yüce Allah'ı erdirdiği hidayeti için tekbir edin. Bu hatırlatma belki de Ramazan ayı bayramı namazında zikredilen tekbirlere işaret etmektedir. Ve son olarak yüce Allah'a, sizlere bu hükümleri açıkladığı için şükredin ve bu nimetten yararlanın.
kuranı kerimde allah ın varlığı ile ilgili ayetler