amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;amp;lt;iframe src="https://www.googletagmanager.com/ns.html?id=GTM-PZ3VKMF" height="0" width="0 BayraktarBayraklı. BURÛC 85:16 - (12-16) Şüphesiz, Rabbinin yakalaması son derece çetindir. İnsanı yoktan yaratan ve sonra yeniden diriltecek O'dur. O, çok bağışlayandır; çok sevendir. Şanlı kudret tahtının sahibidir. Dilediği şeyleri mutlak yapandır. (12-16) Şüphesiz, Rabbinin yakalaması son derece çetindir. Allah(c.c.) her şeyin üzerinde şahid olandır.5. 10 Gerçek şu ki, mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar sonra da tevbe etmeyenler (yok mu); işte onlar için cehennem azabı vardır ve yakıcı azab onlar içindir.6. 1. Ayetin aslında (zati’l-büruc) yani burçlara sahip olan ifadesi geçmektedir. BURÛC85:1 - (1-7) Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, (o günde) tanıklık edene ve edilene andolsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar (yakılarak) öldürüldü. Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. (1-7) Burçlara sahip gökyüzüne İbniKesir: Allah; içinizden iman edip salih amel işleyenlere vaad etti ki: Onlardan öncekileri nasıl halef kıldı ise onları da yeryüzüne halef kılacak ve on lar için beğendiği dini temelli yerleştirecek, korkularını emniyete çevirecektir. Çünkü onlar, Bana kulluk eder ve hiç bir şeyi Bana şirk koşmazlar. Fast Money. 1. Andolsun; burçlar dolu semaya. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 2. Ve vaadolunan güne, Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 3. Şehadet edene ve şehadet edilene. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 4. Uhdud ashabının canı çıksın, Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 5. Tutuşturucu ateşlerle, Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 6. Hani onlar, onun çevresinde oturmuşlardı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 7. Mü’minlere yaptıklarını seyretmekteydiler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 8. Onlar; ancak Aziz, Hamid Allah’a inandıkları için mü’minlerden öç almışlardı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 9. O ki; göklerin ve yerin mülkü kendisinindir. Ve Allah; her şeye Şahid’dir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 10. Şüphesiz ki mü’min erkekleri ve mü’min kadınları belaya uğratanlar sonra da tevbe etmemiş olanlar, işte onlar için cehennem azabı vardır. Ve yakıcı azab da onlaradır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 11. Doğrusu iman edip salih amel işlemiş olanlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 12. Doğrusu Rabbının yakalayışı amansızdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 13. Önce yaratıp sonra tekrarlayan O’dur, O. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 14. O; Ğafur’dur, Vedud’dur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 15. Arş’ın sahibidir, Mecid’dir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 16. Dilediğini mutlaka yapandır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 17. O orduların haberi haberi, sana geldi mi? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 18. Firavun ve Semud’un. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 19. Doğrusu küfredenler, yalanlamadadırlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 20. Allah ise onları arkadan kuşatandır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 21. Doğrusu o; şanlı bir Kur’an’dır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 22. Levh-i Mahfuz’dadır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster BURÛC SURESİ 85-BURÛC 1. Ayet وَالسَّمَاء ذَاتِ الْبُرُوجِ Ves semâi zâtil burûcburûci. Bayraktar Bayraklı 1-3 Burçlar sahibi göğe; vaad edilen o güne; tanık olan ve tanık olunana yemin olsun ki, Cemal Külünkoğlu 1-5 Kendinde burçlar takımyıldızlar taşıyan göğe, o vaad edilen güne kıyamete, şahit olana görene ve şahit olunana görülene andolsun ki, inananları yakmak için hendek kazıp içinde alevli ateş yakanlar kahrolmuş ve lanetlenmiştir. Diyanet İşleri eski İçinde burçları bulunan göğe and olsun; Diyanet Vakfi 1-7 Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, o günde tanıklık edene ve edilene andolsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar yakılarak öldürüldü. Onlar yakanlar da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Edip Yüksel Andolsun galaksiler sahibi göğe. Elmalılı Hamdi Yazır O Semai zatilbüruca Muhammed Esed Düşün büyük burçlarla dolu göğü, Mustafa İslamoğlu Burçlarla dolu gökyüzü şahit olsun, Seyyid Kutub Burçları olan göğe. Süleyman Ateş Burçlar sâhibi göğe andolsun, Süleymaniye Vakfı Burçları[*] olan göğe, [*] Burç بُرج, Arapçada köşk ve kale anlamına gelir Mekâyîs Köşkler gibi güzel ve parlak olan oniki yıldız kümesine de burç denir. Bunlar; Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık diye adlandırılmışlardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur “Biz gerçekten gökte burçlar oluşturduk ve onları, seyredenler için süsledik.” Hicr 15/16 Burçlar, ayın konak yerleri gibidir, bir yılda hepsini dolaşır. Allah Teâlâ şöyle buyurur “Güneşi aydınlatıcı, ayı da aydınlık yapan odur. Aya konak yerleri belirlemiştir ki, yılların sayısını ve hesabı bilesiniz. Allah onları gerçek varlıklar olarak yaratmıştır. O bilen bir toplum için ayetlerini ayrıntılı olarak açıklar.” Yunus 10/5 Tefhim-ul Kuran Burçları olan göğe andolsun, Yaşar Nuri Öztürk Yemin olsun o burçlarla dolu göğe, 85-BURÛC 2. Ayet وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ Vel yevmil mev’ûdmev’ûdi. Bayraktar Bayraklı 1-3 Burçlar sahibi göğe; vaad edilen o güne; tanık olan ve tanık olunana yemin olsun ki, Cemal Külünkoğlu 1-5 Kendinde burçlar takımyıldızlar taşıyan göğe, o vaad edilen güne kıyamete, şahit olana görene ve şahit olunana görülene andolsun ki, inananları yakmak için hendek kazıp içinde alevli ateş yakanlar kahrolmuş ve lanetlenmiştir. Diyanet İşleri eski Söz verilen kıyamet gününe and olsun; Diyanet Vakfi 1-7 Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, o günde tanıklık edene ve edilene andolsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar yakılarak öldürüldü. Onlar yakanlar da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Edip Yüksel Söz verilen güne, Elmalılı Hamdi Yazır Ve o yevmi mev'uda Muhammed Esed ve tahayyül et vaad edilen Günü, Mustafa İslamoğlu vaad edilen gün şahit olsun, Seyyid Kutub Vaad edilen güne. Süleyman Ateş Va'dedilen güne andolsun, Süleymaniye Vakfı Söz verilen güne, Tefhim-ul Kuran O vadedilen güne, Yaşar Nuri Öztürk O vaat olunan güne, 85-BURÛC 3. Ayet وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ Ve şâhidin ve meşhûdin. Bayraktar Bayraklı 1-3 Burçlar sahibi göğe; vaad edilen o güne; tanık olan ve tanık olunana yemin olsun ki, Cemal Külünkoğlu 1-5 Kendinde burçlar takımyıldızlar taşıyan göğe, o vaad edilen güne kıyamete, şahit olana görene ve şahit olunana görülene andolsun ki, inananları yakmak için hendek kazıp içinde alevli ateş yakanlar kahrolmuş ve lanetlenmiştir. Diyanet İşleri eski Şahitlik edene ve edilene and olsun ki, insanlar öldükten sonra diriltileceklerdir. Diyanet Vakfi 1-7 Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, o günde tanıklık edene ve edilene andolsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar yakılarak öldürüldü. Onlar yakanlar da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Edip Yüksel Ve tanığa da tanık olunana da andolsun. Elmalılı Hamdi Yazır Ve şâhide ve meşhûda kasem olsun Muhammed Esed ve O her şeye tanıklık eden ile O'nun tarafından tanıklık edileni! Mustafa İslamoğlu her bir tanık ve sanık şahit olsun da şu gerçeği ünlesin Seyyid Kutub Şahitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki. Süleyman Ateş O gün Şâhide ve şâhidlik edilene andolsun, Süleymaniye Vakfı Hakka şahit olana ve şahit olunan hakka yemin olsun ki[2], [2] Ergenlik çağına ermiş her insan Allah’ın varlığına ve birliğine, onun kendi rabbi olduğuna şahit olur. Bazıları bu şahitliğin gereğini ölene kadar yerine getirir, ondan başkasına kul olmazlar. Bunlar önemli oldukları için Allah Teâlâ bunlara yemin etmiştir. Şahit olunan ise Allah Teâlâ’nın kendisidir. “Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden nesillerini aldığında erginlik çağına girdiklerinde onları kendilerine karşı şahit tutarak “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” der. Onlar da “Evet Rabbimizsin. Biz buna şahidiz.” derler. Artık Kıyâmet günü; “biz bunun farkında değildik” diyemezsiniz. Şunu da diyemezsiniz “Önceden ortak koşanlar babalarımızdı. Biz ise onlardan sonra gelen bir nesildik. O batıla sapanların işlediklerinden ötürü bizi yok mu edeceksin?” Araf 7/172 Âdemoğlunun belinden neslinin alınması, nesle sebep olan tohumun alınmasıdır. O da buluğla başlar. Tefhim-ul Kuran Şahid olana görene ve şahid olunana görülene . Yaşar Nuri Öztürk Tanıklık edene, tanıklık edilene/seyredene, seyredilene, 85-BURÛC 4. Ayet قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ Kutile ashâbul uhdûduhdûdi. Bayraktar Bayraklı 4-5 Kahrolsun! Ateşi olan o çukuru kazanlar. Cemal Külünkoğlu 1-5 Kendinde burçlar takımyıldızlar taşıyan göğe, o vaad edilen güne kıyamete, şahit olana görene ve şahit olunana görülene andolsun ki, inananları yakmak için hendek kazıp içinde alevli ateş yakanlar kahrolmuş ve lanetlenmiştir. Diyanet İşleri eski 4-7 Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur! Diyanet Vakfi 1-7 Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, o günde tanıklık edene ve edilene andolsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar yakılarak öldürüldü. Onlar yakanlar da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Edip Yüksel Kanyon halkına yazıklar olsun. Elmalılı Hamdi Yazır Tel'ıyn edildi sahibleri o uhdudun Muhammed Esed Onlar yalnızca kendilerini yok ederler, o çukuru hazırlayanlar, Mustafa İslamoğlu Kahrolsun hendek ehli! Seyyid Kutub Hendekleri hazırlayanların canı çıksın. Süleyman Ateş Ki kahroldu o hendeğin adamları Süleymaniye Vakfı O çukuru kazanlar kahroldular. Tefhim-ul Kuran Kahrolsun Ashab-ı Uhdûd Yaşar Nuri Öztürk Ki gebertildi o hendekçi grup/o kamçıları hendek gibi iz bırakan herifler, 85-BURÛC 5. Ayet النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ Ennâri zâtil vekûdvekûdi. Bayraktar Bayraklı 4-5 Kahrolsun! Ateşi olan o çukuru kazanlar. Cemal Külünkoğlu 1-5 Kendinde burçlar takımyıldızlar taşıyan göğe, o vaad edilen güne kıyamete, şahit olana görene ve şahit olunana görülene andolsun ki, inananları yakmak için hendek kazıp içinde alevli ateş yakanlar kahrolmuş ve lanetlenmiştir. Diyanet İşleri eski 4-7 Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur! Diyanet Vakfi 1-7 Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, o günde tanıklık edene ve edilene andolsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar yakılarak öldürüldü. Onlar yakanlar da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Edip Yüksel Tutuşturulmuş ateşin- Elmalılı Hamdi Yazır O çıralı ateşin Muhammed Esed imana ermiş olanlara karşı şiddetle yanan ateş çukurunu! Mustafa İslamoğlu O ateş hendekleri, ağzına kadar doldurulup tutuşturulmuştur. Seyyid Kutub Bol yakıtı olan ateşi oralara dolduranların. Süleyman Ateş O yakıt doldurulup tutuşturulmuş ateş hendeğinin adamları! Süleymaniye Vakfı Yakıt dolu ateş çukurunu… Tefhim-ul Kuran 'Tutuşturucu yakıt dolu o ateş,' Yaşar Nuri Öztürk O tutuşturulan ateşin adamları, 85-BURÛC 6. Ayet إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ İzhum aleyhâ kuûdkuûdun. Bayraktar Bayraklı 6-7 Onlar da o ateş çukurunun etrafında oturmuş, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Cemal Külünkoğlu 6-7 Hani kendileri ateş hendeğinin çevresinde oturmuş, ateşe attıkları mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. Diyanet İşleri eski 4-7 Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur! Diyanet Vakfi 1-7 Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, o günde tanıklık edene ve edilene andolsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar yakılarak öldürüldü. Onlar yakanlar da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Edip Yüksel Başında oturmuşlar, Elmalılı Hamdi Yazır O vakıt ki üzerine oturmuştular Muhammed Esed Hani, onlar keyifle o ateşi seyretmişlerdi, Mustafa İslamoğlu O zaman onlar ateşin üstüne oturmuşlardır; Seyyid Kutub Hani onlar hendeklerin başında oturuyorlardı. Süleyman Ateş Onlar, o ateş hendeğinin başında oturmuşlardı. Süleymaniye Vakfı Onlar ateşin çevresinde oturur, Tefhim-ul Kuran Hani kendileri ateş hendeğinin çevresinde oturmuşlardı. Yaşar Nuri Öztürk Onlar onun başında oturmuşlardı. 85-BURÛC 7. Ayet وَهُمْ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ Ve hum alâ mâ yef’alûne bil mu’minîne şuhûdşuhûdun. Bayraktar Bayraklı 6-7 Onlar da o ateş çukurunun etrafında oturmuş, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Cemal Külünkoğlu 6-7 Hani kendileri ateş hendeğinin çevresinde oturmuş, ateşe attıkları mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. Diyanet İşleri eski 4-7 Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur! Diyanet Vakfi 1-7 Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, o günde tanıklık edene ve edilene andolsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar yakılarak öldürüldü. Onlar yakanlar da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Edip Yüksel Ve gerçeği onaylayanlara yaptıkları işkenceyi seyrediyorlar. Elmalılı Hamdi Yazır Mü'minlere yaptıklarına karşı şâhid de oluyorlardı Muhammed Esed müminlere ne yaptıklarının bilincinde olarak; Mustafa İslamoğlu zira mü'minlere yaptıkları kendi başlarına gelmiştir. Seyyid Kutub Müminlere yaptıkları işkenceleri seyrediyorlardı. Süleyman Ateş Ve onlar, mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. Süleymaniye Vakfı Müminlere yaptıklarını seyrederlerdi. Tefhim-ul Kuran Ve mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. Yaşar Nuri Öztürk Ve hepsi, müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı. 85-BURÛC 8. Ayet وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ Ve mâ nekamû minhum illâ en yu’minû billâhil azîzil hamîdhamîdi. Bayraktar Bayraklı 8-9 Müminlerden, sadece, göklerin ve yerin mülkü/iktidarı kendisine ait olan, sonsuz kudret sahibi ve övgüye layık olan Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam aldılar/alıyorlar. Oysaki Allah her şeyi görür. Cemal Külünkoğlu Mü'minlerden öç almalarının tek sebebi mutlak galip ve övgüye lâyık olan Allah'a inanmalarıydı. Diyanet İşleri eski 8-9 Bu inkarcıların, inananlara kızmaları; onların sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan ve övülmeğe layık ve güçlü olan Allah'a inanmış olmalarındandı. Allah her şeye şahiddir. Diyanet Vakfi 8-9 Onlardan, sırf, göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, azîz ve hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar. Oysa ki Allah her şeyi görür. Edip Yüksel Gerçeği onaylayanlardan nefret ediyorlardı. Sadece, onlar Üstün ve Övgüye layık olan ALLAH’ı onayladıkları için… Elmalılı Hamdi Yazır Onlardan kızdıkları da yalnız azîz, hamîd olan Allaha iyman etmeleri idi Muhammed Esed yalnızca Kudret Sahibi, bütün övgülere layık olan Allah'a inanmalarından dolayı nefret ediyorlardı o müminlerden, Mustafa İslamoğlu O zalimler başka bir sebeple değil, sadece yücelikte eşsiz ve hamdin tümüne layık olan Allah'a imanda ısrar ettikleri için onlardan intikam almışlardır. Seyyid Kutub Müminlerden öç almalarının tek sebebi aziz, övgüye lâyık Allah'a inanmalarıydı. Süleyman Ateş Mü'minler sırf aziz, övgüye lâyık Allah'a inandıkları için o zâlimler onlardan öç aldılar. Süleymaniye Vakfı Bu cezayı vermelerinin tek sebebi, müminlerin, güçlü ve her şeyi güzel yapan Allah’a güvenmeleriydi[*]. [*] Allah’a inanmak, Allah’a güvenmek demektir. İnandığını söyleyen herkes aslında Allah’a gereği gibi güvenmez. Dolayısıyla Allah’a güvenenler, bu gibilerin hesaplarını bozarlar. Tefhim-ul Kuran Kendileri onlardan, yalnızca 'üstün ve güçlü olan,' öğülen Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı. Yaşar Nuri Öztürk Onlardan sadece, Azîz ve Hamîd Allah'a iman ettikleri için öç alıyorlardı. 85-BURÛC 9. Ayet الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ Ellezî lehu mulkus semâvâti vel ardardı, vallâhu alâ kulli şey’in şehîdşehîdun. Bayraktar Bayraklı 8-9 Müminlerden, sadece, göklerin ve yerin mülkü/iktidarı kendisine ait olan, sonsuz kudret sahibi ve övgüye layık olan Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam aldılar/alıyorlar. Oysaki Allah her şeyi görür. Cemal Külünkoğlu O Allah ki göklerin ve yerin hükümranlığına sahiptir ve Allah her şeye şahittir. Diyanet İşleri eski 8-9 Bu inkarcıların, inananlara kızmaları; onların sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan ve övülmeğe layık ve güçlü olan Allah'a inanmış olmalarındandı. Allah her şeye şahiddir. Diyanet Vakfi 8-9 Onlardan, sırf, göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, azîz ve hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar. Oysa ki Allah her şeyi görür. Edip Yüksel Göklerin ve yerin yönetimi O’na aittir. Ve ALLAH her şeye Tanıktır. Elmalılı Hamdi Yazır Ki bütün Semavât ve Arz mülkü onundur ve Allah, her şey'e şâhiddir Muhammed Esed O Allah ki göklerin ve yerin hükümranlığına sahiptir. Allah ki her şeye tanıktır! Mustafa İslamoğlu O Allah ki, göklerin ve yerin hakimiyeti sadece O'na aittir; üstelik Allah her şeye şahittir. Seyyid Kutub O Allah ki göklerin ve yerin sahibi olan Allah'a. Allah herşeye şahittir. Süleyman Ateş O Allah ki göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Allâh, her şeye tanıktır. Süleymaniye Vakfı Göklerin ve yerin tek hâkimi olan Allah’a inanıp güvenmeleri… Üstelik Allah, her şeye şahittir. Tefhim-ul Kuran Ki O Allah, göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Allah her şeyin üzerinde şahid olandır. Yaşar Nuri Öztürk O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisinindir. Allah her şeye tanıktır. 85-BURÛC 10. Ayet إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ İnnellezîne fetenûl mu’minîne vel mu’minâti summe lem yetûbû fe lehum azâbu cehenneme ve lehum azâbul harîkharîkı. Bayraktar Bayraklı Şüphesiz, inanan erkekler ile inanan kadınlara işkence edenlere ve sonra tövbe etmeyenlere, cehennem azabı ve orada yanma cezası vardır. Cemal Külünkoğlu İnanan erkeklere ve inanan kadınlara işkence edip, sonra yaptıklarına tevbe etmeyenler var ya, işte onlar için, cehennem azabı vardır ve yakıcı azap onlaradır. Diyanet İşleri eski Ama inanmış erkek ve kadınlara işkence ederek onları dinlerinden çevirmeğe uğraşanlar, eğer tevbe etmezlerse, onlara cehennem azabı vardır. Yakıcı azap da onlaradır. Diyanet Vakfi Şüphesiz inanmış erkeklerle inanmış kadınlara işkence edip sonra tevbe de etmeyenlere cehennem azabı ve orada yanma cezası vardır. Edip Yüksel Gerçeği onaylayan erkeklere ve kadınlara zulüm ve işkencede bulunan ve daha sonra tövbe etmeyenler cehennem azabını haketmişlerdir. Onlar için yakıcı bir azap vardır. Elmalılı Hamdi Yazır O kimseler ki mü'minîn ve mü'minâta fitne yapmışlar, sonra da tevbe etmemişlerdir muhakkak artık onlara Cehennem azâbı var ve onlara yangın azâbı vardır Muhammed Esed İnanan erkekler ile inanan kadınlara işkence edenlere ve sonra hiçbir pişmanlık duymayanlara gelince, onları cehennem azabı beklemektedir; evet, yakıcı azap beklemektedir onları! Mustafa İslamoğlu Bakın, mü'min erkekler ve mü'min kadınlara işkence yapıp da sonra pişman olmayanlar var ya elbet onlar derin bir mahrumiyet gayyasını boylayacaklar ve onları harlı ateşin azabı bekleyecektir. Seyyid Kutub İnanmış erkek ve kadınlara işkence edip, sonra yaptıklarına tevbe etmeyenler, var ya. Şüphesiz onlar için cehennem azabı vardır. Yakıp kavuran azap ta onlaradır, Süleyman Ateş İnanmış erkek ve kadınlara işkence edip sonra yaptıklarına tevbe etmeyenler yok mu, onlar için cehennem azâbı vardır ve onlar için yangın azâbı vardır. Süleymaniye Vakfı Mümin erkeklerle mümin kadınları o çukurda yakıp da[1*] tevbe[2*] etmeyenlerin payına düşen Cehennem azabı ve yangın[3*] azabıdır. [1*] Fitne, altını ve gümüşü ateşte eriterek saflaştırma işlemidir Lisan’ul-Arab Bunlar da Müslümanları ateşe atarak imanlarının saflığını görmüşlerdir. [2*] Tevbe, dönüş yapmak demektir. Tevbe kapısı, Müslümanlara bu zulmü yapanlara dahi açıktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur “Ey kendilerini aşırı derecede kötü duruma sokmuş kullarım, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. O, çok bağışlar, ikramda bulunur.” Zümer 39/53 [3*] Onlar Müslümanları yaktıkları için kendileri de yanacaklardır. Tefhim-ul Kuran Gerçek şu ki, mü'min erkeklerle mü'min kadınlara işkence fitne uygulayanlar sonra da tevbe etmeyenler yok mu; işte onlar için cehennem azabı vardır ve yakıcı azab onlar içindir. Yaşar Nuri Öztürk Şu bir gerçek ki, inanan erkeklerle inanan kadınlara işkence edip sonra da tövbe etmemiş olanlar için, cehennem azabı vardır. Onlar için yangın azabı da vardır. 85-BURÛC 11. Ayet إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lehum cennâtun tecrî min tahtihâl enhârenhâru, zâlikel fevzul kebîrkebîru. Bayraktar Bayraklı İman edip iyi amel yapanlara ise, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte, büyük kurtuluş budur. Cemal Külünkoğlu İnandıktan sonra faydalı ve iyi işler yapanlar için de altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur. Diyanet İşleri eski Şüphesiz inanıp yararlı işler işleyenlere, onlara, içlerinden ırmaklar akan cennetler vardır. Bu, büyük kurtuluştur. Diyanet Vakfi İman edip sâlih ameller işleyenlere ise, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur. Edip Yüksel Gerçeği onaylayan ve erdemli davrananlar ise içlerinden ırmaklar akan bahçeleri haketmişlerdir. Büyük başarı budur. Elmalılı Hamdi Yazır O kimseler ki iyman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, muhakkak onlara altından ırmaklar akar Cennetler var, işte o büyük kurtuluşdur Muhammed Esed Ama, imana ermiş olup da doğru ve yararlı işler yapanlar, öteki dünyada içinden ırmaklar akan bahçeler bulacaklardır; bu, büyük bir kurtuluştur! Mustafa İslamoğlu Şüphesiz iman eden ve Allah'ın razı olacağı davranışlarda bulunanları da, zemininden ırmaklar çağıldayan cennetler bekleyecektir işte büyük başarı budur. Seyyid Kutub inananlar ve iyi işler yapanlar için de altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur. Süleyman Ateş İnanan ve iyi işler yapan kimseler için de altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük başarı budur. Süleymaniye Vakfı İnanıp güvenen ve iyi iş yapanlar ise içinden ırmaklar akan cennetlere kavuşurlar. İşte büyük zafer budur. Tefhim-ul Kuran Şüphesiz iman edip de salih amellerde bulunanlara gelince; onlar için de altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. Yaşar Nuri Öztürk İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince onlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Büyük başarı işte budur. Şura Süresi 53 Ayettir ve Kuran’da 42. Süredir. Şura Süresi Mekki bir süre olup; Hz Peygamber’in elçi olarak gönderilmesinin on üçüncü yılında bir bütün halinde indirilmiştir Şura Süresi-1 Ha,M imŞura Süresi-2 Ayn, Sin, KaafŞura Süresi-3 Mutlak galip, sonsuz hikmet sahibi olan Allah sana ve senden öncekilere işte böyle vahyederŞura Süresi-4 Göklerde olanlarla, yerde olanlar yalnız Onundur. O en yüceedir, en büyük olandırŞura Süresi-5 Gökler nerede ise üstlerinden çatlayacaklar. Melekler de Rablerine hamd ile tesbih ederler. Yeryüzünde olanlar için mağfiret dilerler. Şunu bilin ki muhakkak Allah günahları mağfiret edendir, çok çok rahmet Süresi-6 Ondan başka veliler edinenlere gelince, Allah onların üzerinde bir Hafizdir. Sense onların üzerlerinde bir vekil Süresi-7 Hem şehirlerin anasını ve onun etrafında bulunanları uyarıp korkutasın, hem de kendisinde şüphe bulunmayan toplanma günü ile uyarıp korkutasın diye sana da böylece Arapça bir Kur’an vahyettik. Bir kısmı cennette, bir kısmı cehennemde Süresi-8 Eğer Allah dileseydi onları tek bir ümmet kılardı. Fakat dilediği kimseyi rahmetine alır. O zalimlerin ise hiçbir dost ve hiçbir yardımcıları Süresi-9 Yoksa onlar ondan başka veliler mi edindiler? İşte Allah! Vekil Odur, ölüleri de O diriltir. O her şeye gücü Süresi-10 Herhangi bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz, onun hakkında hüküm vermek Allah’a aittir. İşte benim Rabbim olan Allah O’dur, yalnız O’na tevekkül ettim ve ben yalnız O’na dönerimŞura Süresi-11 Gökleri ve yeri yaratandır. Size kendi nefislerinizden eşler ve davarlardan da çiftler yaratmıştır. O sizi bu yolla üretip, çoğaltıyor. Onun benzeri hiçbir şey yoktur ve O her şeyi işitendir, görendirŞura Süresi-12 Göklerle yerin anahtarları O’nundur. Dilediğine rızkı yayar ve daraltır çünkü O her şeyi çok iyi Süresi-13 O dini dosdoğru tutun. onda ayrılığa düşmeyin diye dinden Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim, Musa ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi size de şeriat yaptık. Senin onları kendisine davet ettiğin şey, müşriklere büyük geldi. Allah dilediği kimseyi buna seçer ve döneni buna hidayet Süresi-14 Onlar ancak ilim kendilerine geldikten sonra aralarındaki düşmanlık sebebi ile ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden belirli bir süreye kadar bir söz geçmiş olmasaydı, elbette aralarında hüküm olunurdu. Onlardan sonra kendilerine kitap miras verilenler de muhakkak onun hakkında bir şüphe ve tereddüt Süresi-15 İşte bundan dolayı sen buna davet et. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol, onların arzularına uyma ve deki Ben Allah’ın indirdiği bütün kitaplara iman ettim. Aranızda adalet yapmakla emrolundum. Allah bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz de sizindir. Bizimle sizin aranızda artık bir delile gerek yoktur. Allah hepimizi bir araya toplayacaktır ve dönüş yalnız O’ Süresi-16 Allah hakkında -onun çağrısı kabul edildikten sonra- tartışanların delilleri Rableri nezdinde batıldır. Onların üzerinde bir gazap ve onlar için çok çetin bir azap da vardırŞura Süresi-17 Allah hak ile kitabı ve mizanı indirendir. Ne bilirsin, belki de yakındırŞura Süresi-18 Ona iman etmeyenler onun çabucak gelmesini isterler. İman edenler ise ondan yana korku içindedirler ve onun hiç şüphesiz hak olduğunu bilirler. Bilin ki, o saat hakkında tartışanlar elbette uzak bir sapıklık Süresi 18 ve 20. ayetin Tefsiri∟ Ne bilirsin, saat belki de yakındır buyruğu Kıyamet için hazırlıklı olmaya bir teşvik, hazırlıksız olanlar için ondan dolayı bir korkutma, dünyaya da rağbeti azaltan bir Süresi-19 Allah kullarına çok lütufkardır. Dilediğine çok rızık verir. O Kavidir, hüküm ve iradesinde galip olandırŞura Süresi-20 Kim ahiret ekinini isterse onun ekinini arttırırız, kim de dünya ekinini isterse kendisine ondan bir şeyler veririz ama Ahirette onun hiçbir payı yokturŞura Süresi 20. ayetin Tefsiri∟ Yani kimin çalışıp çabalaması dünyadan bir şeyler elde etmek için olup da büsbütün ve hiçbir şekilde Ahirete yönelik bir çabası, bir gayreti yoksa Allah, onu Ahiretten mahrum bırakır. Dünyaya gelince dilerse ondan ona bir şeyler verir, dilemezse o bundan da ötekinden de hiçbir şey elde edemez. Bu şekilde çalışıp çabalayan kişi böyle bir niyet ile dünyada da, ahirette de zararlı bir alış-veriş yapmış olur. Buna delil de şudur Bu ayet-i kerime Subhan İsra süresindeki ayetle kayıtlıdır. Kayıt getiren buyruk da şudur Kim bu dünyayı isterse biz de burada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabucak veririz. Sonra da onu cehenneme burayı kınamış ve kovulmuş olarak boylar. Kim de mümin olarak ahireti diler ve onun için gereği gibi çalışırsa işte onların çalışmaları makbul olur. Her birine onlara da, bunlara da Rabbinin nimetinden ardarda bağışı alıkonulmuş değildir. Onların kimini kiminden nasıl üstün kıldığımıza bir bak, elbette Ahiret dereceleri itibariyle de daha büyüktür, üstün kılmak bakımından da daha büyüktür İsra 18-21Şura Süresi-21 Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyleri kendilerine dinden şeriat yapan ortakları mı vardır? Eğer ayırt edici söz olmasaydı muhakkak aralarında hüküm olunmuştu bile. Doğrusu zalimler için can yakıcı bir azap vardırŞura Süresi-22 Kazandıkları şeylerden ötürü zalimleri korkuya düşmüş görürsün. Halbuki o tepelerine inecektir. İman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar cennetlerin bahçelerindedir. Onlar için Rableri yanında istedikleri her şey vardır. İşte bu lütuf ve ihsanın ta Süresi-23 İşte Allah’ın iman edip iyi ameller işleyen kullarına müjdelediği budur. Deki Ben sizden buna karşılık -akrabalıkta sevgiden başka- ücret istemem. Kim bir güzellik kazanırsa biz de kendisine onun güzelliğini arttırırız. Muhakkak Allah çok mağfiret edicidir, iyiliklerin mükafatını verendirŞura Süresi-24 Yoksa onlar Allah’a yalan iftira etti mi diyorlar? Allah dilerse senin kalbini mühürler. Allah batılı mahveder ve hak olanı kelimeleri ile gerçekleştirir. Çünkü o kalplerin özünü çok iyi Süresi-25 O kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlemekte olduğunuzu bilendirŞura Süresi 25. ayetin Tefsiri∟ Resulülah şöyle buyurmuştur Andolsun ki Allah’ın kendisine tövbe ettiği zaman kulunun tövbesi sebebiyle sevinmesi, geniş ve düz bir arazide sizden herhangi birinize ait ve üzerinde yiyeceği ve içeceği bulunan bineğinin elinden kurtulması ve kaybolması sonra da;Ondan onu bulmaktan ümidini kesmesi sebebiyle bir ağaca varıp gölgesinde bineğini bulmaktan ümidini kesmiş halde uyuması, o bu halde iken devesinin yanıbaşında ayakta durduğunu görüp;Derhal onu yularından yakaladıktan sonra aşırı bir sevinçle; Allah’ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim -aşırı sevincinden şaşırdığı için- diyen bir adamın sevincinden daha Süresi-26 İman edip salih amel işleyenlere icabet eder ve onlara lütfundan daha fazlasını da verir. Kafirlere gelince, onlar için çetin bir azap vardırŞura Süresi-27 Eğer Allah kullarına rızkı yaysaydı yeryüzünde elbette azgınlık ederlerdi, fakat o dilediğini bir ölçü ile indirir. Muhakkak O kullarından haberardır, çok iyi görendirŞura Süresi-28 O ümitsizliğe düşmelerinden sonra yağmuru indiren ve rahmetini yayandır. O gerçek dost ve yardımcıdır, hamde layık Süresi 29. Ayetin Meali Göklerle yerin yaratılışı ve onlarda yaydığı her bir canlı onun ayetlerindendir ve o dilediği zaman onları toplamaya gücü yetendirŞura Süresi 30. Ayetin Meali Size isabet eden her musibet ellerinizle kazandıklarınız sebebi iledir, çoğunu da affederŞura Süresi 30. ayet Tefsiri∟ Reasulüllah şöyle buyurmuştur Nefsim elinde olana yemin ederim ki, mümine isabet eden herhangi bir yorgunluk, ağrı, kader, üzüntü sebebiyle mutlaka Allah onun günahlarından bir kısmını örter affeder, ona batan bir dikene varıncaya kadarŞura Süresi 31. Ayetin Meali Siz yeryüzünde aciz bırakılabilecek değilsiniz. Sizin Allah’tan başka ne bir veliniz, ne de bir yardımcınız Süresi 32. Ayetin Meali Denizde dağlar gibi akıp giden gemiler de onun ayetlerindendirŞura Süresi 33. Ayetin Meali Dilerse rüzgarı durdurur da o gemiler de üstünde akmaksızın kalırlardı. Şüphesiz ki bunlarda çok sabreden ve çok şükreden herkes için ayetler vardırŞura Süresi 34. Ayetin Meali Yahut kazandıkları sebebi ile o gemileri helak eder, birçoğunu da affederŞura Süresi 35. Ayetin Meali Ta ki ayetlerimiz hakkında tartışanlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilelerŞura Süresi 36. Ayetin Meali Size verilmiş herhangi bir şey, dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın nezdindekiler ise iman edip, Rablerine tevekkül edenler için daha hayırlı ve daha kalıcıdırŞura Süresi 36. ayet Tefsiri∟ Yüce Allah dünya hayatının durumunu, süsünü, içindeki güzellikleri, geçici nimetleri şu buyruğuyla küçümseyerek şöyle buyurmaktadırSize verilmiş herhangi bir şey, dünya hayatının geçimliğidir’. Yani her ne ele geçirir, ne toplarsanız ona aldanmayınız. O ancak dünya hayatının geçimliğidir, dünya ise aşağılık, fani ve kaçınılmaz olarak yok olacak bir yurttur. Allah’ın nezdindekiler ise …… daha hayırlı ve daha kalıcıdır’. Allah’ın sevabı dünyadan hayırlıdır çünkü o kalıcıdır, ebedidir. Dolayısıyla sakın fani olanı kalıcı olanın önüne geçirmeyin. Bunun için yüce Allah iman edip yani dünyada lezzetleri terk etmeye sabredip Rablerine tevekkül edenler için…. vacipleri farzları eda etmek ve haramları terk etmek hususunda gösterecekleri sabırda kendilerine yardımcı olmak Süresi 37. Ayetin Meali Onlar ki büyük günahlardan hayasızca davranışlardan uzak dururlar. Öfkelendiklerinde de onlar bağışlarlarŞura Süresi 38. Ayetin Meali Onlar ki Rablerinin çağrısını kabul ederler, namazı dosdoğru kılarlar, işleri de aralarında şura iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederlerŞura Süresi 39. Ayetin Meali Ve onlar ki kendilerine zulüm isabet ettiğinde yardımlaşarak zulme karşılık Süresi 40. Ayetin Meali Bir kötülüğün cezası onun gibi bir kötülüktür. Kim affedip düzeltirse artık onun mükafatını vermek Allah’a aittir. Şüphe yok ki o zalimleri sevmezŞura Süresi 40. ayet Tefsiri∟ Şanı yüce ve mübarek Rabbimizin Bir kötülüğün cezası onun gibi bir kötülüktür’ buyruğu şu buyrukları gibidirSize kim saldırırsa siz de tıpkı onların size saldırdıkları gibi karşılık verin 1. Şayet bir ceza verecek olursanız size yapılan saldırının misli ile karşılık verin. Sabrederseniz andolsun ki bu sabredenler için daha hayırlıdır 2. Bu sebeple yüce Allah adaletin kendisi olan kısası misillemeyi meşru kılmış, bununla birlikte faziletin ta kendisi olan affetmeyi de teşvik Allah’ın Yaralar da birbirine kısas yapılır fakat kim onu sadaka olarak bağışlarsa bu ona kefaret olur 3. buyruğunda olduğu gibi. Bunun için de yüce Rabbimiz burada Kim affedip düzeltirse artık onun mükafatını vermek Allah’a aittir buyurmaktadır. Yani bu Allah’ın yanında asla boşa gitmez. Nitekim Resulüllah de şöyle buyurmuştur Allah affetmesi sebebiyle bir kulun ancak izzetini Süresi 41. Ayetin Meali Kim de zulme uğradıktan sonra intikamını alırsa işte onların aleyhine bir yol yokturŞura Süresi 42. Ayetin Meali Ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık gösterenler aleyhine yol vardır. İşte bunlar için çok acıklı azap vardırŞura Süresi 43. Ayetin Meali Bununla beraber kim de sabreder ve bağışlarsa muhakkak bu, üzerinde kararlılıkla durmaya değer Süresi 43. ayet Tefsiri∟ Bir adam gelip sana bir başkasını şikayet edecek olursa, sende o kişiye şöyle de Kardeşim onu affet, çünkü affetmek takvaya daha yakındır. Eğer kalbimden onu affetmek gelmiyor ama yüce Allah’ın bana emrettiği şekilde ben ondan hakkımı alacağım diyecek olursa sen de ona şöyle deEğer güzel bir şekilde hakkını alabileceksen al, aksi takdirde affetmek kapısına dön. Çünkü o geniş bir kapıdır ve çünkü kim affedip, düzeltirse ecrini vermek Allah’a aittir. Affeden kimse geceleyin yatağı üzerinde rahat yatar ama intikam alan bir kimse işleri ters yüz hadis-i şerifte şöyle anlatılmaktadır Bir adam Hz Ebu Bekir’e sövüp saydı. Resulüllah hayret ederek gülümsüyordu. Adam sövüp saymayı çoğaltınca Ebu Bekir bir kısmına cevap verdi. Bu sefer Resulüllah kızıp Bekir arkasından yetişerek Ey Allah’ın Resulü! Adam bana sövüp sayıyordu sen de oturuyordun. Ben ona söylediklerinin bir kısmında cevap verirken kızdın ve kalktın dedi. Allah Resulü’de şöyle buyurduSeninle birlikte iken senin yerine seni savunan bir melek vardı. Sen o adama söylediklerinin bir kısmına cevap verince, bu kez melek gitti şeytan geldi. Bende şeytanla birlikte oturacak değildim Allah Resulü şöyle buyurdu Ey Ebu Bekir! Üç şey tamamen ▬ Eğer bir kula haksızlık yapılacak ve Allah için onu görmezlikten gelecek olursa, muhakkak Allah ondan dolayı o kulu pek muazzam bir zafere ▬ Bir adam bir bağı gözetmek isteği ile bir ihsan kapısını açacak olursa, mutlaka ondan dolayı Allah onun malını çoğaltır3 ▬ Bir adam malını arttırmak maksadıyla bir dilenme kapısını açacak olursa, Allah mutlaka ondan dolayı onun azığını fakirliğini arttırırŞura Süresi 44. Ayetin Meali Allah kimi saptırırsa bundan sonra artık onun için hiçbir veli olmaz. Azabı gördüklerinde zalimlerin Acaba geri dönüşün bir yolu var mı?’ dediklerini görürsünŞura Süresi 45. Ayetin Meali Onları ateşe arz olunduklarında zilletten boyunlarını bükmüş, göz ucuyla gizlice baktıklarını görürsün. İman edenler derler ki Muhakkak hüsrana uğrayanlar kıyamet gününde hem kendilerini, hem yakınlarını kaybedenlerdir’. Haberiniz olsun ki muhakkak zalimler sürekli bir azap içindedirlerŞura Süresi 46. Ayetin Meali Onların Allah’tan başka kendilerine yardım edecek hiçbir velileri olmaz. Allah’ın saptırdığı kimselerin yol bulmalarına imkan Süresi 47. Ayetin Meali Allah’tan geri çevrilmesi mümkün olmayan bir gün gelmezden önce Rabbinizin davetine icabet edin. O günde sizin sığınacak bir yeriniz de olmaz, hiç inkar da edemezsinizŞura Süresi 48. Ayetin Meali Eğer yüz çevirirlerse biz seni onların üzerine bir bekçi göndermedik. Sana düşen ancak tebliğdir. Muhakkak biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımızda bundan dolayı o sevinir. Şayet ellerinin önden gönderdikleri sebebi ile onlara bir kötülük isabet etse, o zaman insan şüphesiz nankörlük Süresi 49. Ayetin Meali Göklerle yerin mülkü yalnız Allah’ındır. Dilediğini yaratır, dilediğine kızlar ihsan eder, dilediğine de erkek evlat bağışlarŞura Süresi 49. ayet Tefsiri∟ Yüce Allah gökleri ve yeri yaratanın kendisi olduğunu, onlarda kendisinin tasarruf ettiğini, O’nun dilediği bir şeyin olup, dilemediği şeyin olmadığını, dilediğine verip dilemediğine vermediğini, verdiğini kimsenin alıkoyamayacağını, vermediğini de kimsenin veremeyeceğini, dilediği her bir şeyi yarattığını, dilediğinize kızlar ihsan eder yani ona yalnızca kız evlatlar bağışladığını haber Süresi 50. Ayetin Meali Yahut onlara erkekler ve dişiler olarak her ikisinden de verir, dilediğini de kısır bırakır. Muhakkak O çok iyi bilendir, her şeye gücü Süresi 50. ayet Tefsiri∟ Yahut onlara erkekler ve dişiler olarak her ikisinden de verir. Yani dilediği kişilere hem erkek, hem kız çocukları verir. Bundan da,ondan da verir. dilediğini de kısır bırakır. Yani onun çocuğu olmaz. Böylelikle yüce Allah bu bakımdan insanları dört kısıma ayırmış ▬ Kimisine sadece kız evlat verir2 ▬ Kimilerine sadece erkek evlat verir3 ▬ Kimisine erkek ve kız olmak üzere her iki türden verir4 ▬ Kimisine de bunların hiçbirini vermeyerek onu nesli devam etmeyecek ve çocuğu olmayacak şekilde kısır bırakırŞura Süresi 51. Ayetin Meali Allah bir insanla ancak vahiy yolu ile konuşur. Ya bir perde arkasından yahut bir elçi gönderip izniyle dilediğini vahyeder. Şüphesiz O çok yücedir, hikmeti sonsuz olandırŞura Süresi 52. Ayetin Meali Sana da böylece emrimizden bir ruh vahyettik. Kitabın da, imanın da ne olduğunu bilmezdin, fakat biz onu kendisiyle kullarımızdan dilediğimizi hidayete ilettiğimiz bir nur kıldık ve muhakkak ki sen doğru yola iletirsinŞura Süresi 53. Ayetin Meali Göklerde ne var, yerde ne varsa kendisinin olan Allah’ın yoluna. Şunu bilin ki bütün işler Allah’a dönerKaynak İbn Kesir / İbn Kesir Tefsiri Tefsiru’l Kur’an’il Azim / CIX / bkz 561-6091- Bakara 194 2- Nahl 126 3- Maide 45 Buruç suresi neden indi?Buruc suresi, Kur'an-ı Kerim'in … Buruc suresi mushaftaki sıralamada seksen beşinci, iniş sırasına göre sıralamada yirmi yedinci suredir. Paganlar Müslümanlara eziyet ettiği ve işkence yapmaya başladığı zaman Mekke döneminde ne demek anlamı?Burûc kelimesi “açığa çıkmak, görünmek, saray ve köşk” anlamlarına gelen burcun çoğuludur. Astronomi terimi olarak burç, güneşin bir yılda takip ettiği düşünülen yörüngenin içlerinden geçtiği, belli sembollerle gösterilen on iki takım yıldızından her birini ifade suresi kaç ayet?Büruc Suresi Arapça سورة البروج, Kur'an'ın 85. suresidir. Sure 22 ayetten oluşur. Sure, ismini ilk ayetinde geçen ve burçlar anlamına gelen “el-Bürûc” kelimesinden alır. Mekke devrinin ortalarında putperestlerin Müslümanlara işkence yapmaya başlamasından sonra indirildiğine Suresi Mekki mi Medeni mi?Büruc suresi Kur'an'ı Kerim'in 85. suresidir. Toplam 22 ayeti kerimeden oluşur. Mekke döneminde indiği için Mekki bir suredir. Sûre, adını birinci âyetteki "el-Bürûc"kelimesinden ne anlama gelir?Sancı, buruntu. Teğetsel bir kuvvetin, bir nesneyi bir nokta çevresinde dönmeye zorlayan suresi 9 ayet ne için okunur?Bürûc Suresi 9. Ayetinin Tefsiri Allah'ın baskı ve baskı sahibi olduğunda belirsizlik yoktur. Oysa bu dünya mü'min için bir istirahat mekanı değil, bir sınav sahnesidir. … Mümin kul Allah'ın kendi durumunu gördüğünü bilince, O'nun rızâsı için eziyetlere katlanması basit Kerimde burçlardan bahsediliyor mu?KUR'AN-I KERİMDE BURÇLARIN YERİ İfâde ilk âyette geçer. Mânâsı şöyledir “Yemin olsun burçlarla dolu gökyüzüne.” Dînimizde burçların yeri, astronomi ilminin konusunu teşkil edecek derecede vardır. Konu genel itibarıyla pozitif bilimlerin, özel olarak da astronomi ilminin konusu oldukça İslâmiyet'e ters düşmez. ❬ Önceki Sonraki ❭ إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ İbni Kesir Hani onlar, onun çevresinde oturmuşlardı.

buruc suresi tefsiri ibni kesir